Yedi Ulu Ozan

Türkiye Alevî ve Bektaşîlerinin büyük saygı duydukları “Yedi Ulu Ozan” kavramıyla tespit edebildiğimiz kadarıyla ilk önce Abdülbâki Gölpınarlı-Pertev Naili Boratav ikilisinin 1943’te yayımladıkları “Pîr Sultan Abdal” kitabında karşılaşmaktayız (Gölpınarlı-Boratav, 1943: 17-18). O tarihte DTCF’de görevli, öğretim üyesi iki edebiyat tarihçisinin yedi ulu ozanla ilgili görüşleri, değerlendirmeleri şöyledir (Gölpınarlı-Boratav, 1943: 17-18):

“Alevî/Kızılbaşlar, yedi büyük şair tanırlar: Nesîmî, Fuzûlî, Hatâyî, Pir Sultan, Kul Himmet, Yeminî, Vîrânî… Bu yedi şairden Hatâyî, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Yeminî ve Vîrânî tam Bâtınîdirler. İran’da Şiî-Caferî mezhebinin mürevveci (mümtaz şahsiyeti) olan İsmail Safevî, Aliyu’llahî zümresi arasında Ali Oğlu ve Pir’dir. Pir Sultan ve Kul Himmet ise nefesleri asırlarca Bektaşî, Kızılbaşlar tarafından söylenegelmiş iki kudretli Bâtınî halk şairidir. Faziletname sahibi ve Otman Baba tarikatına mensup Yeminî ile tam bir Aliyu’llahî ve Hurufî olan Vîrânî’nin Bâtınîliğinden de şüphe yoktur… Vîrânî’nin koskoca Dîvân’ı baştan başa aruzdur. Yalnız, tekkelerde hece ile bir iki nefesi söylenirdi. Eğer, bu nefesler hakikaten Vîrânî’nin ise arada bir heceyi de kullanmış demektir.”

“Yedi Ulu Ozan” içinde Fuzûlî’yi kendilerinden saymayıp yerine Teslim Abdal’ı alan Alevî çevreleri de vardır. Hatta, yedi sayısını üçe indiren Alevî muhibleri de görülmüştür. Kalender Abdal, Çorumlu Kul Mustafa gibi (Aslanoğlu, 1997: 21):

Üç âşıktır cümle âşık atası, 

Hatâyî, Kul Himmet, Pir Sultan geldi.

  -Kalender Abdal-

Hatâyî, Kul Himmet, Nesîmî üçüne

Üçü birdir, bir nişanda bellenir.

-Çorumlu Kul Mustafa-

“Yedi Ulu Ozan”dan üçü; Seyyid Nesîmî, Fuzûlî ve Hatâyî Türkiye kadar Azerbaycan’ın da büyük şairleridir, hatta önce Azerbaycan’ın sonra Türkiye’nin şairleridir. Kendilerine Sünnî çevrelerce “terazi tutmaz” denilerek; “terazi eksik tartar, kul hakkı yiyebilirim” düşüncesiyle sadece meyve ve sebzeleri taneyle satacak kadar ahlakî yönlerine önem veren Alevîlerin bu tutumlarında “Yedi Ulu Ozan”ın yol göstericiliğinin büyük payı olduğuna inanılır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla, bugüne kadar “Yedi Ulu Ozan”ı topluca tanıtan üç kitap yayımlanmıştır (Ulusoy 1989; Kılıç 2008 ve Zaman, 2009).

“Yedi Ulu Ozan”ın Ortak Yönleri

a) Osmanlı coğrafyasında Bektaşîlik ve Alevîliğin, komşu coğrafyalarda ise Şiîliğin yayıldığı, buna paralel olarak haklarında dinî, siyasî, sosyal baskıların arttığı, öldürülmeleri için fetvaların verildiği yaklaşık üç yüzyıllık bir dönemde (1350-1650) yaşamışlardır.

b) Eserlerinde İslamiyet’in zahirî, ibadetlere dayalı şekilci yönünü değil, Bâtınî yani ruhî, ahlakî yönünü halka anlatmışlardır.

c) Korkutan, cezalandıran değil; sevdiren, bağışlayan, insana daha yakın bir Allah sevgisini dile getirmişlerdir. Toplumcu, paylaşımcı, barışçı bir dünya görüşüne sahiptirler.

ç) Alevî, Bektaşî, Şiî inançlarına bağlı kalıp eserlerinde bu inançların temel görüşlerini halka anlatmış, Bâtınî değerleri Vahdet-i Vücut felsefesiyle birleştirmiş, Hurûfîliğin bazı unsurlarını özümsemiş ve inançları uğruna öldürmeyi değil ölmeyi göze alıp baskılara direnmeyi hem özel hayatlarında göstermiş hem de eserlerinde işlemişlerdir.

d) Allah-Hz. Muhammed-Hz. Ali, Ehl-i Beyt, 12 İmam sevgisini, Kerbelâ Faciası’nı, Hz. Muhammed’in torunlarına Emevîlerce yapılan zulmü, Yezid’e laneti eserlerinde etkileyici bir dille halka yaymışlardır.

e) İçlerinde Farsça, Arapça eser verenler bulunmakla birlikte esas olarak Türkçeye önem vermişler, dönemin halkının anlayacağı sadelikte bir Türkçe kullanmaya çalışmışlardır.

f) Hemen hemen tamamı, iyi bir eğitim almış, hece ölçüsü yanında aruz ölçüsüyle de başarılı şiirler yazmışlardır.

g) Kendisinden sonra gelen şairleri etkilemiş, çoğunun adları etrafında şiir geleneği/dairesi/halkası meydana gelmiştir (Hatâyî, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet gibi).

h) Cem âyinlerinde, muhabbetlerde nefes, deme, deyiş ve nasihatları dedeler, zakîrler ve halk şairlerince yaygın şekilde çalınıp söylenmiştir, söylenmektedir.

ı) Allah’ın yarattığı insana kendi özellik ve değerlerinin bir bölümünü verdiğini, bu sebeple insanın kutsal ve yüce bir varlık olduğunu, insanı sevip saymanın Allah’ı sevip saymak sayılacağını, insanı öldürmenin Allah’ı öldürmek gibi değerlendirileceğini eserlerinde sıkça savunmuşlardır.

i) Hoşgörü sahibi olmak, nefsini terbiye etmek, ölmeden önce ölmek, dört kapı kırk makamdan geçip kâmil insan hedefine ulaşmak temel amaçlarındandır.

j) Dünya nimetlerinden yararlanma, hayata bağlılık, tabiat ve hayvan sevgisi eserlerinde yaygın işlediği konulardandır.

“Yedi Ulu Ozan”ın Yeni Nesillere Bıraktıkları Kültürel Miras

-Türkçe sevgisi, halkın anlayacağı sade bir dil kullanma bilinci,

-Allah, Muhammed, Ali, Ehl-i Beyt, 12 İmam sevgisi,

-İnsanı, Yaradan’dan ötürü evrenin en değerli, şerefli, kutsal varlığı kabul edip onu sevip saymanın Allah’ı sevip saymak olduğu, tüm insanlara hoşgörüyle bakmak gerektiği düşüncesi,

-Barışçı, paylaşımcı, çevreci bir dünya görüşü,

-İnancına sahip çıkma, inancı uğruna mücadele etme, öldürmeyi değil ölmeyi göze alma bilinci.

-Cem âyinlerini müzik ve şiir olarak zenginleştirme,

-Halk müziğimize binlerce nefes, deme, deyiş kazandirma,

-Halk edebiyatımıza binlerce şiir, gazel, kaside, mesnevî ile atasözü, deyim gibi kullanılan şiir parçaları kazandirma,

-Çağdaş hikâye, roman, şiir, tiyatro, opera, bale, resim, heykel sanatlarını etkileyip yüzlerce eser yaratılmasını sağlama.

Kaynakça

www.kulturevreni.com/24-18.pdf, sayfa 19-21

/sö