Vahdet-i mevcud (وحدة الموجود), İslam düşüncesinde, özellikle tasavvuf geleneğinde ortaya çıkan ve varlığın birliğini ifade eden önemli bir kavramdır. “Vahdet” (birlik, teklik) ve “mevcud” (var olan, mevcut) kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan bu terim, var olan her şeyin tek bir kaynaktan, yani Allah’tan (Hakk) geldiğini ve tüm varlığın O’nun varlığıyla mevcut olduğunu ifade eder. Vahdet-i mevcud, varlık anlayışında vahdet-i vücud ile yakından ilişkili olup, bazen aynı anlamda da kullanılabilmektedir. Ancak, aralarındaki nüanslar da mevcuttur ve bu madde içerisinde açıklanacaktır.

Etimoloji:

  • Vahdet (وحدة): Arapça kökenli olup, “bir olma”, “birlik”, “teklik” anlamlarını taşır. Kökü “v-h-d” (و-ح-د) harflerinden gelir ve “birlemek, tek kılmak” anlamını içerir.

  • Mevcud (موجود): Arapça kökenli olup, “var olan”, “mevcut olan” anlamlarına gelir. Kökü “v-c-d” (و-ج-د) harflerinden gelir ve “bulunmak, var olmak” anlamlarını içerir.

Tanım ve Açıklama:

Vahdet-i mevcud, var olan her şeyin, yani evrendeki tüm varlıkların (mümkün varlıkların) varlığının, esasen Allah’ın varlığıyla kaim olduğunu ifade eden bir görüştür. Bu anlayışa göre, var olan her şey, Allah’ın “mevcudiyeti” sayesinde varlık bulur ve varlığını sürdürür. Bu, varlık âleminin Allah’tan ayrı, bağımsız bir varlığa sahip olmadığını, bilakis O’nun varlığıyla var olduğunu vurgular.

Vahdet-i vücud ile vahdet-i mevcud arasındaki temel ayrım şudur: Vahdet-i vücud, varlığın “tekliği” üzerinde dururken (yani tek bir “vücud”un varlığı), vahdet-i mevcud ise “mevcudiyetin” tekliği üzerinde durur (yani tek bir “mevcud”un varlığı). Başka bir deyişle, vahdet-i vücud Allah’ın zâtının birliğini ve varlığın O’nun tecellisi olduğunu vurgularken, vahdet-i mevcud ise var olan her şeyin varlığının Allah’ın varlığına bağımlı olduğunu ve O’ndan ayrı bir varlığının olmadığını belirtir.

Vahdet-i mevcud, panteizm (tümtanrıcılık) ile karıştırılmamalıdır. Bu anlayışta, evrenin Allah’la aynı olduğu değil, var olan her şeyin varlığının Allah’a bağlı olduğu savunulur. Bu, bir anlamda varlığın tecellisinde Allah’ın her yerde hazır ve nazır olduğu, ancak yaratılan varlıkların O’nunla aynı özde olmadığı anlamına gelir.

Vahdet-i Mevcud ve Alevi-Bektaşi İnancı:

Alevi-Bektaşi inancında vahdet-i mevcud, varlığın birliği ve Hakk’ın her şeydeki tecellisi inancıyla uyumlu bir şekilde kabul edilir. Bu anlayış, Alevi-Bektaşi geleneğinde yaygın olarak kullanılan “Her şey Hakk’tan gelir, Hakk’a döner” ifadesiyle de desteklenir. Alevi-Bektaşi inancında, evren ve içindeki her şey, Hakk’ın birer yansıması, birer tecellisidir.

Alevi-Bektaşi geleneğinde, “Hak-Muhammed-Ali” üçlemesi de vahdet-i mevcud anlayışının bir yansımasıdır. Bu üçleme, tek bir ilahi hakikatin farklı tezahürleri olarak kabul edilir. Alevilikte, insanın kendi içindeki ilahi özü keşfetme çabası, bu anlayışın pratik bir sonucudur. Çünkü var olan her şeyin özünde Hakk’ın mevcudiyeti olduğuna inanılır.

Alevi-Bektaşi geleneğinde, cem ayinlerinde ve deyişlerde, vahdet-i mevcud anlayışı sıkça dile getirilir. Bu ifadelerde, varlık âleminin birliği, insanın Allah’a yakınlığı ve Hakk’la bütünleşme arzusu vurgulanır. Vahdet-i mevcud, sadece bir felsefi öğreti olarak değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi ve bir aşkınlık yolu olarak kabul edilir.

Alevi-Bektaşi İnancında Vahdet-i Mevcudun Önemi:

  1. Varlığın Birliği: Vahdet-i mevcud, Alevi-Bektaşi toplulukları arasında varlığın birliği ve her şeyin Hakk’ın varlığı ile kaim olduğu bilincini güçlendirir. Bu, toplumsal dayanışma, hoşgörü ve sevgi gibi değerlerin temelini oluşturur.

  2. İnsanın Yeri: Bu anlayış, insanın kendi içindeki ilahi özü keşfetmesi ve Hakk’a yakınlaşması gerektiği fikrini vurgular. İnsanın kendi varlığının Allah’a bağlı olduğunu idrak etmesi, kişisel gelişim ve manevi tekamül yolunda önemli bir adım olarak kabul edilir.

  3. Doğaya Saygı: Vahdet-i mevcud, doğadaki her şeyin Hakk’ın bir tecellisi olduğunu kabul ederek, doğaya saygıyı ve onu korumayı teşvik eder. Bu anlayış, çevre bilincinin gelişmesine katkıda bulunur.

  4. Mistik Yaşantı: Alevi-Bektaşi geleneğinde, vahdet-i mevcud, mistik bir deneyim olarak da yaşanır. Cem ayinleri, semah, deyişler ve nefesler, bu mistik deneyimi pekiştirerek, topluluğun Hakk ile bütünleşmesine destek olur.

Sonuç:

Vahdet-i mevcud, varlığın birliği, Hakk’ın her şeydeki tecellisi ve insanın ilahi özü gibi konuları ele alan önemli bir tasavvufi kavramdır. Alevi-Bektaşi inancında da önemli bir yere sahip olan bu kavram, toplumsal dayanışma, hoşgörü, doğaya saygı ve manevi tekamül gibi değerleri destekler.

Kaynaklar:

  • İbn Arabi, Füsûs’ul-Hikem

  • Abdülkerim el-Cîlî, el-İnsânü’l-Kâmil

  • Alevi-Bektaşi Nefesleri ve Deyişleri

  • Ergun, Metin, Alevilikte Varlık Felsefesi ve İnsanın Yeri

  • Buyruklar, Alevi-Bektaşi metinleri

  • Gölpınarlı, Abdülbaki, Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri