ABDÂLÂN-I RÛM yahut RUM ABDALLARI
A) “Abdâlân-ı Rûm” Tabiri
Bilindiği üzere bu tabiri ilk kullanan, XV. yüzyıl tarihçilerinden olup, XIII. yüzyılda Baba İlyas-ı Horasanî ile başlayan eski ve büyük bir şeyh sülalesine mensup Aşıkpaşazade Derviş Ahmed’dir. Kendi adıyla anılan tarihinde belirttiğine göre, o zamanlar Anadolu (Rum)’da tanınmış dört taife vardır:
1. Gaziyân-ı Rûm
2. Ahiyân-ı Rûm
3. Abdâlân-ı Rûm
4. Bacıyân-ı Rûm
İşte bu zümreler içinde bizi ilgilendiren, Aşıkpaşazade‘nin üçüncü sırada saydığı Abdalan-ı Rum veya daha sonraki başka kaynaklarda da rastlandığı üzere Rum Abdalları zümresidir. (ss. 79-80)
Gerçekten de, XV. yüzyılın sonlaryla XVI. yüzyılın başlarında yazılmış ilk Osmanlı vekayinameleriyle aynı dönemde kaleme alınmış bazı evliya menakıbnamelerinde isimleri abdal kelimesiyle birlikte anılan ve bunun için de Rum Abdalları diye nitelenen bu kişiler kimlerdi?
Aslına bakılırsa, Âşıkpazade‘den çok zaman önce, onun büyük amcası Elvan Çelebi, Menakıbu’l-Kudsiyye‘sinde, Baba İlyas‘ın müridierini abdal lakabıyla yadederek, önemli ölçüde bir gerçeği, yani Rum Abdalları‘nın Babaî çevresiyle ilgisini ortaya koyuyordu. Ayrıca bu tabirin hiç olmazsa XIV. yüzyıldan beri kullanılmakta olduğunu da dolaylı bir biçimde gösteriyordu…
Nitekim ilk Osmanlı kaynaklarında yer alan Rum Abdalları‘nın menkabeleri, onların Kalenderîlik‘le ilgisini bize gösteren bazı veriler sağlamaktadır. Bunların başında bir defa, Geyikli Baba, Doğlu Baba, Postinpûş Baba, Abdal Musa, Abdal Murad ve Abdal Mehmed örneklerinde olduğu gibi, Baba ve Abdal lakapları gelir. Çünkü giriş bölümünde de gösterilmeye çalışıldığı üzere, bu lakaplar daha XI. yüzyıldan itibaren, Baba Tahir-i Uryan örneğinde olduğu gibi, Kalenderîler tarafından kullanılıyordu. Bizzat Cemalü’d-Din-i Sâvi‘nin ise, Pir-i Abdal ünvanını taşadığını burada bir kere daha hatırlayalım. Nitekim F.Köprülü de bazı yazılarında abdal teriminin kalenderî ile eşanlamlı olduğunu, metinlere dayalı örneklerle vaktiyle göstermişti.
Diğer verilere gelince, bunlar daha çok Rum Abdalları’nın kılık ve kıyafetleriyle alakalı olup aşağıda yeri geldikçe görülecektir. O halde Abdalan-ı Rum yahut Rum Abdalları teriminin, Babaî hareketine mensup Kalenderî zümrelerini niteleyen bir kelime olduğuna şüphesiz nazarıyla bakmak gerekir.
B) Kuruluş devrinde Rum Abdalları
Osmanlı Devleti‘nin kuruluş dönemini teşkil etmekte olup XIV. yüzyıl başlarından Çelebi I. Mehmed zamanına (1413-1421) kadar olan devrede, isimleri ve menkabeleri kaynaklara yansıyabilmiş pek az Rum Abdalı Kalenderî’yi tanıyabiliyoruz. Burada bunların biyografilerini tek tek ele almak yerine, bu devirde Anadolu topraklarında Kalenderîliği temsil ettikleri bize göre muhakkak olan ve Abdalan-ı Rûm veya Rum Abdalları genel adı altında toplanan bu kişilerin temel karakteristiklerini belirlemenin daha yerinde olacağını hemen kaydedelim.
Yukarıda isimleri sayılan Rum Abdalları, Aşıkpaşazade, Oruç Beğ ve Neşri tarihleri ile anonim Tevarih-i Al-i Osman‘lar gibi ilk Osmanlı vekayinameleri ile, Taşköprülüzade, Kemalpaşazade, Gelibolulu Mustafa Ali ve Hoca Sâdü’d-Dîn vb. daha sonraki kaynaklarda ilk Osmanlı hükümdarlarıyla ilişki içinde gösterilen Kalenderî şeyhleri olup hepsi de XIV. yüzyıl içinde yaşamışlardır. Bunlardan yalnız Abdal Musa, Bektaşiliğin teşekkülüyle büyük bir önem kazanmış, hakkında bir menakıbname (Velayetname-i Abdal Musa) kaleme alınmıştır. Bunlardan başka, zikrolunan vekayinamelerde isimleri geçmemekle beraber, Abdal Musa‘nın müridi Kaygusuz Abdal, Seyyid Ali Sultan (Kızıl Deli) ve Sultan Şucâu’d-Dîn gibi, XIV. yüzyılın son çeyreği ile XV. yüzyılın ilk yarısında yaşamış Kalenderî Şeyhleri veya Rum Abdalları, başka bir deyişle, Proto-Bektaşî‘ler de vardır.
Hiç şüphesiz kaynaklardaki, Rum Abdalları hakkındaki şifahi geleneğin yazıya geçmiş biçimlerinden başka bir şey olmayan kayıtların bize gösterdiği gerçek, çevrelerindeki müridleriyle beraber hemen hepsinin Osmanlı Beyliği topraklarına sonradan gelip yerleşmiş bulunduklarıdır. Söz konusu kayıtlara bakılırsa, Geyikli Baba Hoy (Azerbaycan)‘dan, Abdal Murad ve Abdal Mehmed Buhara‘dan, Abdal Musa yine Hoy‘dan, Postinpûş Baba ise Diyar-ı Acem’den gelmişti. Ancak öyle görünüyor ki bu memleket adları onların bizzat buralardan gelmiş olmaktan ziyade, mensup bulundukları Kalenderî zümrelerinin vaktiyle ilk çıkış noktalarını yansıtıyordu. Nitekim biz Rum Abdalları‘nın zaman zaman Horasan Er(en)leri tabiriyle de nitelendirildiklerini biliyoruz. Bu tabirdeki “Horasan” kelimesi, onların hakikaten Horasan mıntakasından geldiklerini değil, Horasan’da doğmuş bulunan, cezbe ve ilahi aşk esasına dayalı Melametî sûfiliğinden kaynaklanan Kalenderilik akımına mensup olduklarını göstermekteydi.
Hal böyle olmakla beraber, söz konusu Rum Abdalları‘nın, yeni teşekkül etmekte ve Bizans‘la sürekli mücadele ederek sınırlarını genişletmekte olan bu genç beyliğin topraklarına Anadolu‘nun öteki mıntakalarından geldikleri de bir gerçektir. Çünkü Babaî isyanının kanlı bir şekilde bastırılmasıyla oraya buraya kaçıp gizlenen Kalenderîler (Vefaî, Haydarî ve Yesevî dervişleri) için bu beylik arazisi kadar elverişli bir ortam az bulunurdu. (ss. 82-83)
«Rum Abdalları‘na dair haberlerin ortaya koyduğu diğer bir gerçek de, bunların geldikleri sosyal çevreler icabı, bugünkü anladığımız anlamda klasik Sünnilik‘ten farklı, popüler (heterodoks) bir İslam anlayışına sahip olduklarıdır. Nitekim hemen hemen ilk vekayinamelerin hepsinde yer almış olup, Osmanlı topraklarındaki Kalenderî Rum Abdalları zümrelerinin hem Babaî Hareketi‘ne, hem de o vasıtayla Vefaiyye Tarikatı‘na mensup bulunduklarını gösteren, Geyikli Baba‘ya atfedilen şu “Baba İlyas müridiyim Seyyid Ebu’I-Vefa tarikınden” sözü, başka hiç bir delil olmasa bile, bunu yeterince göstermektedir. Ayrıca, bir Bursa tahrir defterinin içinde bulunan, Geyikli Baba‘ya dair bir arşiv kaydı da bu hususta, ondan bahseden öteki kaynaklarda bulunmayan dikkate değer ipuçları verdikten başka, onun tipik bir Kalenderî şeyhi olarak Sünnilik dışı bir hayat tarzını benimsediğini göstermektedir.»(s. 84)
«İsimleri Osmanlı kaynaklarına geçmiş Rum Abdalları arasında, hakkında en geniş bilgiye sahip bulunduğumuz Geyikli Baba‘nın, o devirde ileri gelen bir Kalenderî (Vefaî) şeyhi olup, etrafında hayli kalabalık bir müridier topluluğu bulunduğu anlaşılıyor. “Geyiklü Cemaati” veya “Geyiklü Baba Dervişleri”, “Geyiklü Baba Sultan Cemaati” adı altında kaynak ve belgelerde zikredilen bu Kalenderî zümresinin, Rum Abdalları arasında, XIV. yüzyılda mahiyeti belirlenmiş, XV.-XVI. yüzyıllarda da aynı adı koruyan, Anadolu’daki en eski Kalenderî zümrelerinden olduğunu hemen belirtelim.
XV. yüzyılda yazılmış, tanınmış Bektaşî menikıbnamelerinden Velayetnâme-i Hacım Sultan, öteki Kalenderî zümreleri gibi durmadan seyahat eden bu cemaatin Germiyan bölgesinde de mevcudiyetini haber vermektedir. XVI. yüzyıl arşiv belgeleri, Konya havalisindeki bazı aşiretler arasında “Geyiklü Baba Dervişleri”nin bulunduğunu; Erzurum, Sivas, Malatya, Adana, Biga, Bursa ve İnegöl gibi birbirinden uzak mıntakalarda da “Geyiklü Baba Sultan Cemaati”ne rastlandığını gösteriyor. Özellikle son iki mıntakanın, Geyikli Baba’nın bizzat yaşadığı ve tekkesinin merkezlik ettiği yöreler olduğunu gözden uzak tutmamalıyız.»(s.85)
«Kuruluş devri Rum Abdalları zümresi içinde, üzerinde önemle durulması gereken bir başka Kalenderî şeyhi de, sonradan Bektaşîlik‘te kazandığı önem sebebiyle hiç şüphe yok ki, Abdal Musa‘dır. O, Aşıkpaşazade‘nin çok açık ve seçik bir ifadeyle bildirdiği üzere, temeli vaktiyle Hacı Bektaş-ı Veli tarafından atılan Sulucakaraöyük (bugünkü Hacıbektaş kasabası) zaviyesinden yetişmiştir. Bu sebeple o, bu zaviyede ve yöresinde kendi zamanına kadar gelişip kök salan Hacı Bektaş kültünü Osmanlı Beyliği arazisine taşıyarak büyük bir tarihi rol oynamıştır.» (s.86)
«Abdal Musa Geyikli Baba‘nın çağdaşı idi. Sonraki önemi nazara alınacak olursa, o, Geyikli Baba da dahil bütün Rum Abdalları içinde belki en mühim simadır. Yeniçeriliğin kuruluşuna adının karışması bir yana, yukarıda da işaret olunduğu gibi, yalnızca Hacı Bektaş Kültünü yayılmasını sağlayarak ileride Bektaşîliğin teşekkülüne zemin hazırlamış olması bile onu bu müstesna mevkie getirmeye tek başına yeterlidir.
Vellâyetnâme-i Abdal Musa ile, Abdal Musa’nın halifesi Kaygusuz Abdal’ı anlatan Menâkıb-ı Baba Kaygusuz‘da bulunan ipuçları, Abdal Musa’nın hiç tereddütsüz bir Kalenderî şeyhi, daha açıkçası, Hacı Bektaş’ın zaviyesinde yetişmiş olması sebebiyle, tıpkı onun gibi bir Haydarî şeyhi olduğunu göstermektedir. Bu kaynaklar Abdal Musa‘yı “saçı, sakalı, kaşı, kirpiği kazınmış bir ışık“ olarak takdim ettmekten başka, çevresindeki siyasi ve idari otoritelerle de genellikle iyi ilişkiler içinde bulunduğunu göstermektedirler. Mesela onun Teke beği ile arasının iyi olmamasına rağmen, Aydınoğlu Gazi Umur Beğ ile sıkı dostluk münasebeti kurduğu, menakıbında çok iyi vurgulanır.
Abdal Musa‘nın Elmalı-Tekkeköy‘deki zaviyesinin, XIV. yüzyıl Anadolu’sunda en nüfuzlu Kalenderî zaviyelerinden olduğunu söyleyebiliriz. Bu zaviyenin bir önemi de Bektaşîliğin teşekkülünde, doktrin ve edebiyatının meydana gelişinde önemli rolü ve katkısı bulunan Kaygusuz Abdal‘ın buradan yetişmiş olmasından kaynaklanmaktadır.>> (ss.86-87)
Kaynakça
(Osmanlı İmparatorluğu’nda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler, Ahmet Yaşar OCAK, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu)
/sö