Hüseyin ve Battal Gazi adları çoğu kez birlikte anılır. Battal Gazinin adıyla birlikte anılan Hüseyin Gazi adı da satır aralarında geçer. Halk ta­rafından şiirleştirilir. Devleştirilir, eren, evliyalaştırılır. Ancak onun kim­liğiyle ilgili bilgi bulunmaz. Bilinenler ise efsaneleşmiş, abartılmış bil­gilerdir. Tarihi kaynaklarda çok fazla yer atmaz. Ancak isimlendirilerek geçiştirilir. Destan kahramanı Battal Gazi’nin adının geçtiği yerde babası olarak anılır, onun ötesi bilinemez. Hüseyin ve Battal Gaziye ait bilinen bil­giler onların Arap olduğu yönündedir. Arap ve Emevi kaynakları, Eme­viler’in Anadolu fethinde görevlendirilmiş bir Müslüman komutandır bi­çimindeki yorumuyla Hüseyin Gazi’nin üzerine yaratılan değerlere bakıldığında farklıklar ortaya çıktığı görülür. Ancak O’nu doğrudan doğ­ruya bir Türk komutanı biçiminde yansıtan kaynaklar da mevcuttur.2 Hatta daha da ileri giderek onun bir Türk beyi olduğu noktasında yaklaşan araş­tırmacılar da vardır “Hüseyin Gazi, Abdul Melik Gazi, Battal Gazi’nin Türk oldukları Anadolu’ya bir uç beyi olarak geldikten kaydedilmektedir3

Hüseyin Gazi ile ilgili mevcut bilgiler hem yeterli değil, hem de Hü­seyin Gazi’nin kimliğini yansıtacak düzeyde değildir. O’nunla ilgili bilgiler daha çok efsanelere dayanmaktadır. Battalnamelerde ise Seyyit Battal Gazi’nin babası olduğu yönündedir. Jacob şu bilgiyi vererek Hüseyin Gazi’nin kesin yerini belirliyor “Battal Gazi’nin babası Hüseyin Gazi’dir. Hü­seyin Gazi’nin mezarı ise Angora (Ankara) Hüseyin Gazi Köyü’ndedir”4

Yine bir batılı yazar Hasluck efsanelerden çıkartarak şu bilgileri ak­tarıyor “Malatya seraskerinin kardeşi olan Hüseyin Gazi’nin Angora’ya bir saldırı sırasında başı kesilmiş, Hüseyin Gazi kesik başını kentten 1,5 saat uzaklıktaki dağa koltuğunun altında taşımıştır’5

Hüseyin Gazi ile ilgili elde bulunan bilgiler birbiriyle çelişiyor. Çe­lişmeyen tek bilgi ise Türk destan kahramanı Battal Gazi’nin babası olduğu yönündeki birlikteliktir.

Anadolu halkı tarafından Hüseyin Gazi’ye yüklenen misyonla verilen ta­rihsel bilgiler tam bir çelişki içindedir. Hüseyin Gazi veya Battal Gazi Seyit üvanıyla nitelendiriliyor, ancak bu nitelemenin ardından Emeviler adına sa­vaşan bir komutan ya da karaman olarak karşımıza konuluyor. Bunu an­lamakta güçlük çekiyor insan. Seyyitlik bilindiği gibi Hz. Ali’nin ikinci oğlu İmam Hüseyin’in soyundan gelenlere verilen ünvandır. Ehlibeyt ise Hz. Mu­hammed’iıı kızından olan yakınarına verilen addır. Yani Hz. Ali’nin ço­cukları ve torunlarıdır. Bunlar ise Emevilerle her zaman düşmanlık içi­dedir. Emevi hanedanlığı Ehlibeyt’in yakaladığı bütün nesillerini katletmektedir. 0 nedenle de Hüseyin Gazi Malatya seraskerinin kardeşi olamaz. Dolayısıyla de Anadolu’da yaşadığı söylenen tarihte de bir yan­lışlık vardır. Emeviİerin yıkılış tarihi 750 dir. 0 tarihten önce Hüseyin Gazi’nin Anadolu’da yaşıyor olması, savaşıyor olması mümkün gö­rünmüyor.

Hüseyin Gazi olsa olsa dokuzuncu yüzyılın sonları ile onuncu yüzyılın başlarınd Anadolu’ya gelmiş olabilir.

BİR TARİHSEL ŞAHSİYET OLARAK HÜSEYİN GAZİ

Húseyin Gazi Túrbesi

Arap kaynakları ya da ondan esinlenen Türk kaynaklarının büyük bir bölümü Hüseyin Gazi’yi Emevi savaşçısı göstermiş olsa da bunu mantık olarak çözmek mümkün olmuyor. Hüseyin Gazi’nin Abbasi döneminde ya­şamış olduğu tarihi bilgilerle çelişmiyor. Çünkü Türklerin Müslüman oluş­larıyla, Arap olsun Türk ya da başka milletlerden guruplar olsun Abbasiler adına çalışmışlardır. Çünkü Ehlibeyt yanlıları, Ehlibeyt sülalesi Emevi’den çok çekmiştir. O nedenle de Hüseyin Gazi’nin Abbasilerin ilk dönemlerinde onlar adına Anadolu’da savaşmış olma olasılığı daha kuvvetlidir. Ab­basilerin ilk dönemlerinin dışında yani onlar da Ehlibeyt nesli ve ta­raftarlarıyla barışık olmamışlar. Emevilerin yerini almışlardır. Eğer Hü­seyin Gazi adından anlaşıldığı gibi seyyitse ki, durum onu gösteriyor, Abbasilerin ilk dönemlerinde yaşadığı ve Anadolu’da olduğu kesindir. Eğer Arap ya da Türkse de durum pek değişmiyor. Çünkü Abbasiler adına sa­vaşanlar daha çok Türklerdir.

Hüseyin Gazi’nin Arap ya da Türk olması bir gerçeği değiştirmiyor. O gerçek de Hüseyin Gazi’nin bin yıldır Anadolu topraklarında Türk kültürü içinde yaşıyor olmasıdır. Hüseyin Gazi, Battal’ın babasıdır. Cafer, Battal’ın önceki ünvanıdır. Battal’dan Abdulvahhap olarak bahsedilir. Roma dö­neminde savaşlar Amoriom civarında yapılmıştır. Hergan kalesi Arap sa­vaşları sırasında Bizanslılar için tarihi bir değer taşıyordu. 838’deki savaştan sonra bu  kale Araplar tarafından ele geçirildi (6)

Bu kale Akreonös denilen bölgede son yıllarda ortaya çıkarıldı. Bahsedilen Arap  türbelerine görüldüğü kadar bu bölgelerin hiçbir yerinde rastlanılmamaktadır demektedir Hasluck. Arap yazarları isim benzerliğinden yola çıkarak Amoryum’u Angora olarak tanımladılar (7). Hüseyin Gazi tür­besini yakın bir kasabaya yapmışlardır. Oysa Romalılar Amoryum’u Hü­seyın Gazi’nin ölüm yeri olarak göstermektedirler. Arap kaynakları ile batı kaynaklarıda birbirini yalanlar nitelik taşımaktadır.

Hüseyin Gazi’nin gömütünün Ankara’da olmasında bütün kaynaklar birleşirken bazı kaynaklarda Çorum Alaca ilçesindeki makamını gös­termektedır. Bu konuda Sir Charles burasını bir kilise olarak tanımlarken şu bilgileri de aktarır. Alaca’daki Şahmaspur Tekkesi Bektaşi yönetimi altında yarı harabe bir yerdir.(8) Yine bir batılı yazar Hamilton ise bu yerin Selçuklu tekkesi olduğunu (9) belirtir. Ayrıca bu tekkenin Konya medresesi şeklinde plaıılandığını da ifade eder. Alaca halkıııın ifadesi ise burasınııı bir Yunan tapınağı olduğu yönündedir. Burada gömülü bulunan Seyyit Hüseyin Gazi aynı zamanda bir derviş olan Battal Gazi’nin babasıdır. (10)

BEKTAŞILIK VE HÜSEYİN GAZİ

Hüseyin Gazi Anadolu’da Bektaşiler ve Aleviler tarafından benimsenmiş-Bektaşi ozanlarının şiirlerinde Hüseyiıı Gazi adından söz edilir. 0 Alevi-Bektaşi insanının yüreğinde, gön­lünde yaşadığı gibi bir yatır ve makamlarla da kutsanmaktadır. A. Yaşa Ocak Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’ya geldiğinde ilk iş olarak Battal Gazi’nin Eskişehir’deki zaviyesine uğradığını ve her yıl Alevi Bektaşiler’iıı düzenli olarak kurban bayramlarını burada geçirdiklerini kaydederler. (Il)

Büyük Türk gezgini Evliya Çelebi seyahatnemelerinde türbe ve der­gahları anlatırken Bektaşi tekkelerinden ve işlevlerinden de uzun uzun söz eder. Selçuklu diyarından Danişmentlerle çıkıp 476 tarihinde Rum (İl­kelerinden Karaman şehirlerini aldığı vakit burayı alıp ve üzerlerine imaret ve diğer şeyler yaptırmışlardır. Sonra Horasan’daıı Hacı Bektaş Veli 70Oadamıyla Rum’a gelmek için Ahmet Yesevi hazretlerinden izin alınca gelip bu Seyyit Battal Gazi mevkiinde oturmuştur. (12)

Hacı Bektaş Veli’nin Anadolu’ya gelişinde doğrudan doğruya Battal Gazi Türbesi çevresinde konaklaması ve burasını sahiplenmesi, ardından Hüseyin Gazi’niıı şehit düştüğü yeri bulup buraya bir türbe yaptırması da halk arasında söylenegelen sözlerdir.

Bektaşiliğin temel kaynağı Hacı Bektaş Veli Vilayetnamesi açık bir şekilde Battal Gazi zeviyesinin kendilerince kullanıldığını, kutsandığını kutsal yer olarak anıldığını belirtmektedir. (13) Hacı Bektaşa bağlı bulunan Aııadolu Alevileri’nden çeşitli gurupların burada cem törenleri yaptıkları, cemin ardından diğer tekkelere bilgi ulaştırılıp birlik sağlanmasının bu­radan yapıldığı sanılmaktadır. Hacı Bektaş Veİi’ııin Seyyit Battal Gazi Za­viyesi ile sıkı bağlantısıdır. Belirtildiğine göre Hacı Bektaş Veli, Hay­darisiyle, Torlağı’yla, Işığıyla bütün Kalenderi zümreleri gibi Seyyit Battal Gazi’yi pir tanımakta ve her yıl kurban (hacılar) bayramını müritleriyle bir­likte onun zaviyesinde kutlamaktadır.(14)

Orta Anadolu Bektaşileri’nirı, yani Ankara civarında yaşayan Bek­taşiler’in Hüseyin Gazi türbesini kalabalıklar halinde ziyaret ettiklerini bil­diren Evliya Çelebi, burada gördüklerini şöyle anlatıyor “Hüseyin Gazi tekkesinin vakıfları çoktur. Senede bir kez burada cem yapılır. Kırk, elli bin adam toplanır. Ama Hiiseyin evladından ve peygamber sülalesinden olan bu Hüseyin Gazi din uğruna şehit olmuştur”. (15)

Şu dizeler halk tarafından Celali İsyancısı Çomar Bölükbaşı adına ya­kılmıştır. Bu şiirde bile ulu bilinen kişilerin adları anılmadan ge­çilmemektedir.

Ediyor erenler hakka niyazı

Yetiş Hünkar Veli, Hüseyin Gazi

Yezit’in elinden bırakma biz

Yitirdim heyimi kimden sorayım

Kanlı yarasını nasıl sorayım (16)

Alevi Bektaşi ozanlarının en büyüklerinden Pir Sultan Abdal bir şi­irinde Hüseyin Gazi’yi şöyle anıyor:

Hüseyin Gazi Sultan binsin atına

Dayanılmaz çark-ı felek zatına

Bizden selam söylen ev kiilfetine

Çıkıp ele karşı ağlamasınlar (17)

Bir başka Bektaşi ozanından başka bir örnek;

Kalktı Malatya ‘dan sökün eyledi

Yetiş Hüseyin Gazim, Seyyit Battalım

Atanın hayfını alayım dedi

Yetiş Hüseyin Gazim, Battal Gazim (18)

Abdulbaki Gölpınarlı Bektaşi azizlerini sayarken şöyle söylemektedir:

“Kızılbaşların ziyaret yerleri Hz. Ali’nin yattığı Necef, İmam Hüseyinin yattığı Kerbela, Musa Kazım, Muhammed Taki’niıı yattıkları Kazımıye, bunlardan başka Hacı Bektaş, Abdal Musa, Hüseyin Gazi, Battal Gazi vb. azizleri de ziyaret ederler” .(19)

Batılı araştırmacılardan Hasluck, Hüseyin Gazi’nin Bektaşi bü­yüklerinden olduğunu şu sözlerle aktarmaktadır “Ankara’nın doğusunda Hü­seyin Gazi Dağı üzerinde Bektaşiler tarafından savaşçı bir veli olarak kabul edilen ve Arap soyundan gelen bir veli vardır”.(20)

Hüseyin Gazi’nin Arap ya da Türk olması Bektaşiler açısından bir şey değiştirmiyor. Onlar kendi kültürlerinde yaşatarak onu bir Türk gibi gör­müş, kendi kültürleriyle bütünleştirmişlerdir. 0 halde Hüseyin Gazi ya­şadığı kültürel değerlerin bir varlığıdır.

HÜSEYİN GAZİNİN TÜRBESİ  VE MAKAMLARI

Hüseyin Gazi adına bir çok yerde türbe ve makam vardır. Bunlardan en önemlisi Ankara Hüseyin Gazi Dağındaki tekkesi çevresinde bulunan ya­tırıdır. Burada bulunan türbesi çevresinde 13. yy.da yaptırılan Bektaşi tek­kesi 1925 yılına kadar görevini sürdürmüş, bir Türk okulu olarak in­sanlarımıza hizmet vermiştir. Alevi-Bektaşi edebiyatının yaratıcı ozanlarının bu tür tekkelerdeyetiştiği bilinen gerçeklerdir. Ankara’daki tür­besiniıı dışında önemli bir yatırı da Divriği ilçesine hakim Igımbat adı ve­rilen dağın zirvesine kuruludur. Taşlarla örülü üç metre uzunluğundaki me­zar ve türbesinin 1959 yılında onarıldığını yazan ve burasıyla ilgili Özen’in kitabından ediniyoruz “Hü­seyin Gazi savaşarak.Divriği’ye kadar gelir. Körküsü Köyü civarındaki ko­rulukta kolundan ok yarası alır, bakımsızlıktan kolu göverir, (kangren olur) düşer. Hüseyin Gazi’nin ok yarası aldığı yer bugün adını Gazili ziyaret yeri olarak almıştır. Ziyaret Körküsün Köyü koruluğu içindedir. Hüseyin Gazi’ninbakımsızlıktan kopan kolu da Kömek Köyü civarındadır. Bu ziyaretin adı da Gökkoludur. Her yıl civar köylülerce bu iki adak yeri ziyaret edilir”. (20)

Hüseyin Gazi ile ilgili büyük bir makam da Çorum Alaca ilçesindedir. Burayla ilgili halkın ortaya koyduğu bir söylence vardır. “Hüseyin Gazi şehit düşüııce oğlu Battal Gazi Malatya’da bulunuyormuş. Bağdat halifesi Abdulselam’dan babasının yerini ister, o da daha babanın kanı kurumadı. Onun öcünü al da öyle gel der. Bunun üzerine Seyyit Cafer Battal Gazi yola çıkar. Çorum’a bir saatlik yerde Alaca kazasına Balıklar Havuzu denilen şimdiki Hüseyin Gazi Tekkesi’ne misafir olur o vakitler burası manastırmış.

Keşiş’in adı da Şambaz Baba imiş. Keşiş der ben seni birine ben­zetiyorum, sen Hüseyin Gazi’nin oğlusun. Seyit Battal’ı içeri almış, yemek yemişler, Sonra keşiş latasını çıkartıp bir kapı açar, orada yeşil cübbe, yeşil sarık ile, yeşil örtülü kurandan bir aşir okurlar. Bunun üzerine Şambaz Battal’ı babasının kanını almak üzere Ankara’ya gönderir. Battal dört ga­vurun başını keserek getirir. Şambaz birisin tanır. İşte babanın katili bu idi diye gösterir. Bu başı tekkenin eşiğinin önüne gömer ki, dünya durdukça çiğnensin. Bu tekkeye Hüseyin Gazi kolu yahut kulu denir.’. (21)

Söylencelerdeki savlar da Hüseyin Gazi’nin yaşadığı dönemi gös­termesi bakımından önemlidir. Bu bilgiler ise bizim savımızı destekler ni­teliktedir.

Hüseyin Gazi’nin gerek yurt içinde gerekse yurt dışında bir çok ma­kamının olduğu biliniyor. Bu makamları da bize şunu gösteriyor ki, Türk in­sanının Hüseyin Gazi’ye sahip çıkarak, onu kendi kültürlerinin bir parçası saymaları Hüseyin Gazi’nin hangi ırktan geldiğinin pek de önemli ol­madığını gösteriyor. 0 Türk insanının geleneğinde bütünleşmiş birisi ola­rak ortaya çıkıyor. 0 nedenle de Türk halkı Hüseyin Gazi’yi bünyesine ala­rak O’nu hem Anadolulaştırmış hem de Türkleştirmiştir.

Evliya Çelebi; Anadolu’yu gezerken uğradığı önemli yerlerden birisi de Ankara Hüseyin Gazi türbesidir. Evliya Çelebi, Hüseyin Gazi ile ilgili bize farklı bilgiler de sunmaktadır. Bu nedenle Hüseyin Gazi’nin bu kültürde bir kimliğini daha görmüş olmaktayız. “Hüseyin Gazi Engürü’nün kıble ta­rafında uzak bir yer olan Hüseyin Gazi Köyü’nde gömülüdür. Kendisi Rum harplerinde şehit olmuştur. Kendisine aşık olan kral kızının mezarı da ma­lumdur” (22)

Hasluck ise Hüseyin Gazi’nin gerçek mezarının Alaca’da olduğunu ileri sürmektedir. Yukarıdaki söylencede de anlatılan Papaz Şahmaz bu bilgide de geçmektedir. “Shamas Battal tarafından İslam yapılmış rahip olarak da anılmıştır. Şahmaz’ın adı Alaca’da kendi adıyla da korunmuş, ancak bu tek­kede Hüseyin Gazi’nin mezarının olduğu bildiriliyor.”. (23)

Genç araştırmacılardan Yağmur Say Hasluck’dan farklı düşünerek şunları söylüyor “Hasluck’ın yargısına katılmak olanaksızdır. Bütün Bat­talnamelerde Hüseyin, Battal Gazi’nin babası olarak geçer. ve mezarı da Ankara Hüseyin Gazi dağındadır”. (24)

HÜSEYİN GAZİ TÜRBESİ

Hüseyin Gazi gerek tarihi kişiliğiyle, gerekse bıraktığı kültürel mirasla biıı yıldır Anadolu insanıyla yaşamaktadır. Yiğitliği, kahramanlığı ve ta­rihsel şahsiyeti, kendisine yakıştırılan eren, evliyalığı tarih aralarında ve menkıbelerde yaşarken onun için yaratılan kültürel değerler her zaman Ana­dolu insanıyla birliktedir.

Hüseyin Gazi türbesi Ankar’da en yüksek tepenin koyuğunda bu­lunmaktadır. 13. yy. da yapıldığı anlaşılan tekke binalarının sadece yıkık duvarları günümüze kalmıştır.

Köylülerin anlattığına göre burası en kalabalık ziyaret yerlerinden birisi olarak varlığını sürdürmüştü. Türbenin üstü kurşun kaplama, duvarları ta­rihi piriketlerle örtülüymüş, ancak günümüzde bütün bunlar yok olmuş. Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar varlığını sürdüren tekke binalarının çeşitli bölümleri hala yıkıntılarından da belli olmaktadır.

Kocaman bir cemevinin kalıntıları türbenin giriş kapısının hemen önünde durmaktadır. Bu bölmenin arkasında bulunan kalıntıların, araş­tırmayı yapan Kültür Bakanlığı mimarlarından Kemal Soyer’in anlattığına göre mihmanevi, cem~evi, dedeevi, bakıcıların kaldıkları evler, derviş evleri, ahırlar, samanlıklar mevcudiyetini yıkıntılarıyla sürdürmektedir. Adı geçen mımarın söylediğine göre burada yapılacak bir çalışmayla eski binaları yeni bir projelendirmeyle yeniden ortaya çıkacaktır. (25)

Büyük Türk gezgini Evliya Çelebi Seyahatname’de bize burayla ilgili geniş bilgiler sunarken, Hüseyin Gazi tekkesinin vakfiyeleri, zengin, gös­terişli şamdanları ekim arazileri bulunmaktadır. Ayrıca bu alanda 100 der­vişin görev yaptığını anlatıyor.(26) Yüz dervişin görev yaptığı bir yerleşim biriminde buraya gelen ve burada yaşanan kültürel değerleri kestirmek mümkündür. Yine türbede bulunan kırık bir kitabeden okunduğuna göre bu­rası Yıldırım Bayezid dnemide tamir görmüştür. Ancak yapılış tarihiyle il­gili kesin bir tarih bulunmamaktadır. 13. yy da yaptırılan bir Bektaşi tekkesi olduğu ve iki kez kapatıldığı bilinmektedir. Bu kapatılış tarihleri Bektaşi tekkelerinin kapatılışına denk düşmektedir.

BUGÜNKÜ DURUMU VE ÇEVRESiNDE OLUŞAN KULTUREL DEĞERLER

Tarihi misyonunu 1925 yılında noktalayan türbe ve tekke merkezi o ta­rihe kadar bir Türk okulu olarak işlev yapmaktadır. Döneminde yaşamış olan kişilerden edindiğimiz bilgilere göre burasının üstü kurşun kubbe ile kapalıymış. 1940’larda köylüler tarafından kurşun kııbbeler sökülerek alın­rnış, evlerin eşyaları ve malları yağmalanmıştır. Önemli eşyalarının ya­kıfların deposunda Olduğu söylenmektedir.(27)

1925 yılında Tekke ve Zaviyeler yasasıyla türbenin kapatılması halkı inançsal olarak çok fazla etkilememiş, insanlar inançlarını yaşamak  sarp, yolsıız dağa at, eşek sırtında bile çıkamayarak, yaya uzun bir yol­cııluktan sonra ulaşmayı göze almışlardır. “At, eşek bile zorlııkla çı­kıyordu. Sıı bulmak büyük sorundu. Bu koşullarda türbeye insanlar akın akın gider kurbanlarını kesip, dualarını yaparlardı(28) diyor 78 yaşındaki Hacı Ali Beyanlı ile Mehmet Koş. Köylüler tarafından yağmalanıp, yıkılan türbenin yapılışını adı geçen şahıslar şöyle anlatıyorlar “Kalabalı zengin bir adam vardı. Haca gideceği günden bir hafta evvel rüyasında Hüseyiıı Gazi’yi görüyor. Adam Hüseyin Gazi adını da, türbesini de bilmiyor. An­karalılar’dan sorduğunda Karapürçek Köyünün üstüııdeki tepede türbesi bu­lunduğunu söylüyorlar. Adam burasını buluyor. Harap halde görünce, katır ve eşeklerle buraya kum, çimentoçektirerek türbenin üstünü yaptırıyor. Bu­günki halinin yapılışı böyle olmuştur.(29) Yapılış yılının da 1965 tarihi olduğunu beyan ediyorlar. Yine 1960’larda bu alanda araştırmalar yapan Prof. Dr. Hikmet Tanyu ise şu bilgileri veriyor “Halen Hüseyin Gazi Türbesi et­rafı harap duvarlarla çevrili olup, çatı kubbe gibi şeyler kalmamıştır. Altı metre kadar uzunluğundaki Hüseyin Gazi mezarı bile yıkık durumda.”

Yer yer mum yakılmış, pencere içinde mumlar bulunuyor. Kısmen ka­palı türbenin sağ tarafında adarıan iki adet mum duruyor. Para, bez, iplik bağlanmış, adanmış süpürgeler var. Mezar üzerine para bırakılmış, bezleri taşa bağlayıp koymuşlar. Mezarın sağ tarafındaki duvarda, mihrap gibi yerde düğme, boncuk, ufak taş parçaları, paralar, adaklar yapıştırılmış. Pa­raların değeri yüz paralık ve be.ş kuruşluktur. Duvarlara ziyaretçiler imza ve tarih kazımışlar. Kurban da kesilmiş, bu kadar çeşitli adet yeri ve işaretine nadiren rastlamak mümkündür.30

KÜLTÜREL DEĞERLER

Hüseyin Gazi türbesi çevresinde oluşan kültürel değerlerden en başta geleni geleneklerin yüzyıllardan bu yana hala yaşatılıyor olmasıdır. Halk inancına göre dergaha adanan kurbanlar, özellikle yoksullara dağıtılmasına yöneliktir. Bu bir nevi dayanışma örneğidir. Kurban kesenler türbe yö­neticileri, dedeler, yoksulları incitmemeye özen gösterirler. Sofraya birlikte oturulur, kurban birlikte yenilir. Bazı günlerde de etli aş günleri düzenlenir ki, et yiyemeyen kimseler bundan yararlansın. Türbe yöneticileri bunu ge­lenek haline getirmişlerdir. Buradaki asıl amacın insanların birliği ve kar­deşliğinin anlatılmasıdır. Hatta çoğu dervişler ve tekkenin postnişini tar­lada işçilerle çalışarak insanları üretime yöneltir. Kesilen kurbanların asıl amacı insanlar arasındaki dayanışmayı pekiştirmeye ve toplumsal ya­şamaya yöneliktir.

Halk ozanları ve gezgin dedeler buraya sık sık uğrarlar ve insanların bi­linçlenmesini sağlamak için birkaç gün kalır, sazlı sözlü eğlence sohbet top­lantıları düzenlenirdi. Bu tekkedeki olu.şan değerlerin İç Anadolu’da ve çev­resinde büyük bir fonksiyonu olması bakımından önemlidir. Hüseyin Gazi tekkesi bölgenin merkezi tekkesi durumunu daima korumuştur”31

BUGÜNKÜ DURUM

Halkın yoğun ilgisi Hüseyin Gazi türbesine devam etmektedir. Halk bu­raya kurban kesip adak adamak amacıyla gelmektedir. Tarihi konumunu sor­duğumuzda pek bilgi alamamaktayız. Ancak inanç ve adaklarıyla ilgili bil­giler bulmak kolay olmaktadır. Genellikle kurbanlar kesilmekte. Horoz kesilip adak adanmaktadır. Hüseyin Gazi türbesinde bulunan tarihi değeri de olan adak yerleri şöyledir. Türbenin karşısındaki dağın etrafından üç kez dolanmak halk arasında dileğin yerine getirileceği inancı yaygındır. Mum yakılmakta, mezar başındaki türbe bahçesinde kucaklanarak, ya da sırta sür­tülerek ağrıların geçeceğine inanılıyor. Bir de delikli taş vardır. Hüseyin Gazi’nin savaşlarda gürz olarak kullanıldığına inanılıyor. Gürz taşının de­liğinden kafalarını içeri doğru sokulunca baş ağrılarının geçeceği dü­şünülmektedir. Türbe duvarına taş yapıştırılıyor. Taş tutarsa dilek kabul edilmiş oluyor. Yine ağaçlara çaput bağlamak adeti devam ediyor. Kutsal mağradan su almak en önemli şifa olarak algılanıyor. Şimdiki türbedar Cemal Mutluer Dededen zemzem suyu, ya da dualı su isteniyor. Cöher en çok istenilen şeylerin başında geliyor. Cemal Dede türbedeki Hüseyin Gazi’nin mezarının hemen yanıbaşında bulunan temiz topraktan halkın cüher diye aldığını ifade ediyor. Türbe yöneticisi Cuma Kaman’da her geçen gün ziyaretçilerin arttığını, halkın buraya hizmet görmek isteği olduğunu, herkesin mutlaka barınak yeri, kurban kesiminden sonra yemek yeme yeri, cemevi, ibadethane, mescit gibi şeylere ihtiyaçları olduğunu söylüyor.

Hüseyin Gazi türbesinde halkın gereksinimlerini karşılamak türbe ve çevresinde oluşan kültürel ve tarihi değerlere sahip çıkmak, tarihi mis­yonunu yaşatmak amacına yönelik bir dernek bugün için burasının yö­netimini üstlenmiştir.. Türbede çevrenin genel düzenini sağlamak, gelenlere yol göstermek amacıyla bir yönetici, türbede ziyaretçilerin inanç ve iba­detlerini yapmada yardımcı olmak ve onların sorularını yanıtlamak ama­cıyla bir de Dede görev yapmaktadır. Derneğin amaçları şöyle sı­ralanmaktadır.

Hüseyin Gazi Derneği’nin amacı Anadolu toplumunun tarihsel değeri, büyük bir şahsiyet ve bir Anadolu ereni olan Seyyit Hüseyin Gazi’nin maddi ve manevi yaşamını, insanlığa kattığı kültürel değerleri araştırıp, ortaya çı­kartıp, tanıtıp, yaymak ve var olan külliyesini yaptırıp yaşatmaktır de­niliyor.

Hüseyin Gazi kültürünün uzun yıllar Anadolu’nun orta yerindeki dağın zirvesinde daha da yaşayacağı gözleniyor.

Gülağ Öz

Dipnotlar

1     Taberi. Katip Çelebi (Cihannuına, 633) Hasluck, Bektaşiliğin Tetkiklcri. 1929.

2     Hüseyin Hüsamettin, Amasya Tarihi

3     İsmail Görkem, 2. Malatya ve Çevresi Battal Gazi ve Halk Kültürü Sompozyuıııu., Abdal Gaziye ait.

4     Jacob, 1912, s. 245.

5     Hasluck. 928.

6     F. W., Hasluck, M.A. Christianity and Islam Under the Sultans, VoI ıı. Oxford 1929.

7     A.g.e., s.71 ı-712.

8     Hamilton Asia Minor. s. 402.

9      HaıniItoın  Loc. Cit, S. 711 Dipııot.

10     HaıniItoın Loc. Cit, s. 711 Dipııot.

I1      A. Yaşar Ocak, Kaleııderiler

12     Seyahatnameden aktaran 1. Ali Saraı, Seyyit Battal Gazi Bildiri le ii, s. 9 Sarar ya

13     A. Yaşar Ocak Kalendeıiler.

14     A. Yaşar Ocak Kalendeıiler, v. 207.

15     Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Cilt: 1,2, s. 7>0, Üçdal Neşriyat.

16     Ali Haydar Avcı, Çomar Bölükbaşı adlı makalesi, Berham Dergisi.

17     Pir Sultan Abdal, Yaşamı—Şiirleri, Ali Yıldırım, Ayyıldız Yayınları.

19     Abdulbaki Gölpınarlı, Kızılbaş Maddesi, İslam Ansiklopedisi.

20    Battal Gazi ve Malatya Çevresi Halk Kültürü Sempozyumu. Hüseyin Gazi başlıklı bildiri.

21     Hikmet Tanyu, Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri, s. 180.

22     Ismail Ali Sarar, Seyyit Battal Gazi Bildirileri. s. 9

23     Hasluck, 1928, s. 96.

24    Yağmur Say, Alevilik Araştırmaları, Seyyit Battal Gazi, s. 45.

25    Konu, Kemal Soyer tarafıııdaıı anlatılmıştır. Kültür BakanIığıııda müsteşar olarak uzun yıllar çalışmış bulunan Soyer, buradaki yapılanınayı Bakanlık adına takip edip, aslına uygun bir şekilde yapılınasıııı sağlamıştı.

­26    Evliya Çelebi, Seyahatname, 1 ve 2. cilt, s. 710, Üçdal Neşriyat.

27     Mehmet Kaş. Karapürçek köyünden. 76 yaşında.

28     Hacı Ali Beyanlı, Karapiirçekli, 17 yıl türbedarlık yapmıştır. 78 yaşında.

29    Adı geçen kişilerin beyanları.

30   Hikıııet Tanyıı, Aııkara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri, Hüseyiıı Gazi Bölümü

31     Gülağ Öz, Broşür, Anadoluya Işık Saçan Eren Hüseyiıı Gazi Seyyit adlı broşür.

Kaynakça

http://www.huseyingazi.org.tr/makale-12-seyyit-huseyin-gazi-ve-turbesi-cevresinde-olusan-kulturel-degerler.html

/sö