Gurûh-u Nâcî, Alevi-Bektaşi inancında, kurtuluşa eren topluluk anlamına gelir. “Gurûh” kelimesi “topluluk”, “nâcî” ise “kurtulmuş, selamete ermiş” anlamındadır. Bu kavram, özellikle Ehlibeyt yolunu sürdüren, Hakk’a ve hakikate bağlı olanların kurtuluşa ereceğine dair inancı ifade eder.

Gurûh-u Nâcî’nin Kökeni ve Anlamı

İslam geleneğinde “Fırka-i Naciye” (kurtuluşa eren fırka) kavramı vardır. Bu anlayışa göre, kıyamet gününde yalnızca hak yolunu sürdürenler kurtuluşa erecektir. Alevi-Bektaşi inancında ise bu, Ehlibeyt’e bağlı olanlar, Hakk’a ve hakikate sadık kalanlar, adalet ve rızalık ile yaşayanlar olarak yorumlanır.

Alevilikte Gurûh-u Nâcî Kime Denir?

Alevi-Bektaşi geleneğinde Gurûh-u Nâcî, “Kırklar Meclisi’ne bağlı olanlar”, “İmam Ali’nin ve On İki İmamların yolundan gidenler”, “yola erkânla bağlı kalanlar” olarak tanımlanır. Bu topluluk;

  • İkrar vererek Alevi yoluna giren,
  • Hakk-Muhammed-Ali yolundan ayrılmayan,
  • Eline, beline, diline sahip olan,
  • Adalet ve rızalık esasına göre yaşayan,
  • Zulme ve haksızlığa karşı duran canlardan oluşur.

Gurûh-u Nâcî’nin Önemi

Alevilikte dört kapı kırk makam öğretisine göre, insan şeriat, tarikat, marifet ve hakikat kapılarından geçerek kamil insan olma yolunda ilerler. Bu yolda yürüyen, hakikati bulan ve nefsini arındıran kişi Gurûh-u Nâcî’nin bir parçası olarak görülür.

Alevi nefeslerinde ve deyişlerinde de Gurûh-u Nâcî’ye sıkça atıfta bulunulur. Örneğin:

“Gurûh-u Nâcî’ye yazılan canlar,
Hak ile bâki kalan canlar.”

Gurûh-u Nâcî kavramı, Alevi-Bektaşi inancında sadece bir topluluk değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesidir. Bu felsefe, insanın doğruluk, adalet, rızalık ve hakikat yolunda olmasıyla ilgilidir. Alevi-Bektaşi inancına göre, bu yolu hakkıyla sürdürenler “Hakk’ın himayesinde, kurtuluşa erenler” olarak kabul edilir.