I.

Tarikat toplantılarında, bazı dinî ve resmî törenlerde belli bir edâ ile veya makamla okunan dua.

Farsça’da “gül sesi” mânasına gelen kelimeye sözlüklerde birbirine yakın anlamlar verilmiştir. Dihhudâ, gülbâm ile gülbangin Farsça’da aynı mânaya geldiğine işaret ettikten sonra “coşkulu bir şekilde yüksek sesle bağırma, savaş esnasında askerlerin attığı nâra, bülbül sesi, müjde, bir makam adı” olarak kullanılışlarına dair birçok örnek vermektedir (Luġatnâme, XXIII, 354). Mütercim Âsım gülbangi, “Mehterler nevbete başlarken ve selâtîn ü vüzerâ süvâr olurken çavuşlar yek-dehen demsâz olurlar” şeklinde “alkış”a yakın olarak tarif eder (Burhân-ı Kātı‘ Tercümesi, II, 111). Türkçe sözlüklerde kelimeye, “bir cemaat tarafından bir ağızdan makamla çağrılan dua ve sürûd ve âhenk veya tekbir ve tehlîl; vaktiyle mektebe yeni başlayan çocuğun hânesi kapısının önünde mektep çocuklarının ettikleri dua” (Kāmûs-ı Türkî, s. 1175); “âyinlerde ve bazı merasimde müteaddit adamlar tarafından dua ve alkış tarzında hep bir ağızdan bağrışma” (Türk Lugatı, IV, 103) gibi karşılıklar verilmiştir. Gülbank okunması için daha çok “gülbank çekme” deyimi yaygındır.

Gülbank kelimesi Türk edebiyatında bu anlamların yanında başka mânalarda da kullanılmıştır. Nef‘î’nin, “Tuta dünyâyı hep gülbang-i kûs-ı nusret âvâzı” mısraında gülbank “zafer havaları vuran kös sesi, zafer nârası” anlamındadır. “Hükm-i âsafla arşı aldı erbâb-ı Salâh /İşitip gülbang-i İslâm’ı adû etti enîn” (Sürûrî) beytinde şair gülbank kelimesini tekbir ve tehlîl yerine kullanmıştır. Yahya Kemal’in bir mehter marşı olarak bestelenen “Yeniçeriye Gazel” adlı şiirinde yer alan, “Vur pençe-i Alî’deki şemşîr aşkına / Gülbangi âsumanı tutan pîr aşkına” beytinde ise “dua ve zikir” anlamındadır. Şeyh Galibin bir na‘tındaki, “Gülbang-i kûdümün çekilir arş-ı Hudâ’da / Esmâ-i şerifin anılır arz u semâda” beytinde Hz. Peygamberin adının arş ve semada yankılanması gülbank kelimesiyle ifade edilmiştir. Fars ve Türk edebiyatlarında ezan için ayrıca “gülbang-i Muhammedî” ve “gülbang-i müselmânî” tamlamaları kullanılmaktadır (Dihhudâ, XXIII, 355).

Gülbankler yapılacak işin hayırlı, uğurlu olması veya sağlık, esenlik, başarı dileğiyle ve kalıplaşmış bir ifade tarzıyla Allah’a yalvarıp yakarmayı dile getiren dua metinleridir. Osmanlı cemiyet hayatında çeşitli toplantılar yanında dinî törenlerde, özellikle tarikat âyinlerinde okunan birbirinden farklı gülbank metinlerinin en belirgin vasıfları, dualar gibi seci ve iç kafiyelerin de yardımıyla ve belli bir eda ile yüksek sesle okunmaya elverişli melodik bir yapıya sahip bulunmalarıdır. Gülbankler, genellikle bitirilen işin ardından gülbank çekmekle görevli kişi tarafından okunur.

“Terceman” kelimesi de zaman zaman gülbank ile eş anlamlı olarak kullanılır. Ancak terceman ile gülbank arasındaki en önemli fark tercemanın yatağa girildiğinde, uykudan kalkıldığında, tıraş olurken, yeni ay görüldüğünde, bir kabir veya türbe ziyareti esnasında bir kişi tarafından okunabilmesidir. Gülbank ise topluca yapılan bir merasim sırasında belirli bir âdâb içinde şeyh, dede, baba veya bu işle görevli kişilerce çekilir. Genellikle Türkçe olan ve daha çok Bektaşîler’le fütüvvet ehli arasında yaygın olan tercemanların bilhassa manzum olanlarının bir kısmının müellifi belli olduğu halde gülbankler anonimdir. İsmail Erünsal’ın özel kütüphanesinde bulunan yazma bir cönkte “dâr, tâc, vudû, gusül, ikrar, vedâ, eşik, çamaşır, post, meydan, teslim, niyaz, tîğ-bend, ziyâret-i türbe, tevbe, su, lokma, yatak, çırağ, hak, hayırlı” başlıkları altında yirmi bir terceman metniyle bir sabah gülbangi yer almaktadır (fotokopisi için bk. İSAM Ktp., nr. 40701).

Osmanlı hayatında gülbank okuma geleneğinin gelişip yayılmasında tekkelerin ve tasavvuf erbabının önemli tesiri olmuştur. Doğum, ad koyma, sünnet olma, mektebe başlama, tarikata giren yeni dervişe arakıyye giydirme, evlenme gibi törenlerde ve cenazelerde bir şeyh veya hoca efendi tarafından gülbank okunurdu.

Mevleviyye, Bektaşiyye ve Halvetiyye’nin bazı kollarının yanı sıra Yeniçeri Ocağı’nda da gülbank okunması yaygın bir âdetti. Fütüvvet ehli esnaf arasında yapılan yâran toplantılarıyla çıraklık, kalfalık, ustalık gibi esnaf teşkilâtı merasimlerinde de gülbangin önemli bir yeri vardı. Yeniçeri gülbanklerinin bir örneği mehter törenleriyle günümüze ulaşmıştır.

Gülbank metinleri genellikle Türkçe’dir. Mevlevî gülbanklerinin baş tarafında bazan Meŝnevî’den seçilmiş beyitler yanında nâdir olarak da Arapça ibareler yer alır (örnekler için bk. Gölpınarlı, Mevlevî Âdâb ve Erkânı, s. 104, 127, 130). Çok uzun gülbank metinleri bulunduğu gibi birkaç cümleden ibaret olanlar da vardır. Gülbankler daima “Allah Allah illallah, Allah Allah eyvallah, bism-i şâh Allah Allah” gibi kalıplaşmış bir ifade içinde tekrar edilen “Allah” lafzı ile başlamaktadır. Gülbank, hangi işin ardından çekilecekse ona işaret eden bir veya birkaç cümle ile devam eder, arkasından klasik dua cümleleri yer alır ki bu kısım gülbangin en uzun bölümünü teşkil eder. Nihayet Hz. Peygamber ve Hz. Ali’nin adlarıyla, gülbank çekenin bağlı olduğu tarikat silsilesinin önde gelen bazı şeyhleri, özellikle de son şeyhin ismi anılır. Bu kişilerden medet ve himmet talep edilmesinin ardından gülbank, “Demine devranına hû diyelim” sözüyle sona erer. Dinleyenlerin bir ağızdan yüksek sesle “hû” diyerek karşılık vermesiyle gülbank çekme işi tamamlanır. Bu son “hû” nefes yettiğince uzatılır. Mevlevîler’de gülbank çekilirken hazır bulunanlar sonuna kadar sessizce dinler ve sadece son “hû”ya iştirak ederler. Bektaşî ve Alevîler’de ise gülbank çekme sırasında muhib ve dervişler niyaz vaziyeti alırlar, yani ayakta bulunanlar ayağını “mühürler”, ellerini niyaz vaziyetinde tutarlar; oturanlar sağ ellerinin parmak uçlarını sol ellerinin parmak uçları üstüne koyacak şekilde yere değdirip üzerine secde eder ve gülbank sonuna kadar bu durumda kalırlar; gülbank bitince “hû” diyerek niyazdan kalkarlar. Ayrıca bu esnada belli bir âhenk ile “Allah Allah” diye zikrederek gülbange iştirak ederler. Diğer tarikatlarda dervişler, secde durumunda “Allah Allah” diye zikredip gülbank çekmeye katılırlar.

Mevlevî tarikatında çok önemli yeri olan gülbanklere dair çeşitli bilgiler bu konuda yazılmış âdâb ve erkân kitaplarında mevcuttur. Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlevî Âdâb ve Erkânı adlı eserinde (s. 127, 130) sımat / somat (sofra-yemek), aşure, seyahat, şeb-i arûs, zifaf, hatim, eşik, seyahat ve cenazeye dair çeşitli gülbank metinleri vermiştir. İsm-i celâl zikrinden sonra çekilen şu gülbank Mevlevî gülbangine örnek olarak verilebilir:

“Vakt-i şerîf hayrola, hayırlar fethola, şerler defola, Allahu azîmüşşân ism-i zâtının nûru ile kalbimizi pürnûr eyleye. Demler safâlar ziyâde ola. Dem-i Hazreti Mevlânâ, sırr-ı Şems-i Tebrîzî, kerem-i İmâm-ı Alî hû diyelim hû!”

Mevlevîlik’te önemli yeri bulunan şeb-i arûs töreninin sonunda şeyh efendi önce, “Bîşterâ bîşterâ cân-ı men / Peyk-i der-i hazreti sultân-ı men” beytini, ardından da şu gülbangi okur:

“Vakt-i şerîf hayrola, hayırlar fethola, serler defola. Leyle-i arûs-ı rabbânî, vuslat-ı halvet-serâ-yi sübhânî hakk-ı akdes-i hüdâvendigârîde ân-be-ân vesîle-i i‘tilâ-yı makām ve füyûzât-ı rûhâniyyeti aliyyeleri cümle peyrevânı hakkında şâmil ü âm ola. Dem-i Hazreti Mevlânâ, sırr-ı Şems-i Tebrîzî, kerem-i İmâm-ı Alî, hû diyelim hû!”

Gülbank ve terceman bakımından en zengin malzemeye sahip olan Bektaşîlik’te hemen her tören için ayrı gülbankler tertip edilmiştir. İkrar, aşure, nevruz, çerağ, ad koyma, sünnet, lokma erkânı, sofra, gasil, cenaze, defin gülbankleri bunların belli başlılarıdır. Tarikata ait âdâb kitaplarıyla cönklerde pek çok örneği bulunan bu gülbanklerin bir kısmı, kısmen sadeleştirilip metin farklılıklarına da işaret edilerek Bedri Noyan tarafından Bektâşîlik Alevîlik Nedir (Ankara 1987) adlı kitapta verilmiştir. Erkânın tamamlanmasından sonra okunan “büyük gülbank” (s. 268-273) karakteristik bir Bektaşî gülbangidir. Bu gülbangin hemen hemen aynı unsurları taşıyan kısa bir örneği şöyledir:

“Bism-i şâh, Allah Allah! Akşamlar hayrola, hayırlar fethola, serler defola. Müminler ber-murâd ola, münkirler mâtola, münafıklar berbâd ola. Allah Allah! Demler dâim, cemler kāim, ibadetler sahih ve sâlim ola. Gönüller şâdola, meydanlar âbâd ola, meclisler küşâd ola. Allah Allah! Er Hak Muhammed Ali cümlemize muîn ve zahîr ve dest-gîr ola. On iki imam ve on dört ma‘sûm-ı pâkân efendilerimizin hayır himmetleri üzerlerimizde hâzır ve nâzır ola. Hemîşe iltifat-ı ulyâları ve rûhâniyyeti aliyyeleri yâr ve yâverimiz ola. Çağırdığımız demde feryâd-reslerimiz ola. Muhabbetleri dâim ve kāim ola. Allah Allah! Nazar-ı şerîfleri zâhirlerimizi mâmur, bâtınlarımızı pür-nûr eyleye. Hazreti Hakk-ı veliyy-i mutlak rütbe-i a‘lâları der-i sahrâ-yı mahşer bâ-şehîdân-ı Kerbelâ cümlemizi haşr ü cem‘ eyleye. Allah Allah! Tâcü’l-ârifîn, gavsü’l-vâsılîn, sultânü’l-âşıkîn, pîrimiz, üstâdımız, melce-i melâzımız Hz. Seyyid Muhammed Hünkâr Hacı Bektâş-i Veliyy-i Horasâniyyü’n-Nîşâbûrî-kaddese’llāhü sırrahü’l-âlî ve’l-celîefendimiz hazretlerinin himmeti ulyâları ve rûhâniyyeti aliyyeleri üzerimizde sâyebân ola. Sülûkünde sabit-kadem edip kötü işlerde bulundurmaya. Nâmerde muhtâç ettirmeye. Zevk-i vicdân, ilm ü irfân, kemâl-i hâl, fütûhât-ı kısmet kerem ve inâyet eyleye. Allah Allah! Mefhar-i ehl-i îmân Hazreti Balım Sultan, Sarı İsmâil Sultan, Hacim Sultan, Seyyid Ali Sultan, Abdal Mûsâ Sultan, Kaygusuz Sultan, Şahkulu Sultan, Mansûr Baba Sultan ve gelmiş geçmiş dedebaba sultanlar ve bilhassa mürşid-i muhteremimizin (burada zamanın dedebabasının adı söylenir) himmetleri hâzır, kerâmetleri bâhir, velâyetleri nâzırımız ola. Her geldikçe hakkımızda hayırlısını ihsan eyleye. Güç işlerimizi âsan, müşkil işlerimizi halleyleye. Allah Allah! Nefeslerimizi keskin, tîğlerimizi bürran, dîdelerimizi bînâ, kalplerimizi musaffâ eyleye. Çerağ sahiplerinin çerağları rûşen ola. Hayır sahiplerinin hayrı kabûl ola. Kurban sahiplerinin kurbanları makbûl ola. Allah Allah! Deryada ve karada olan ehl-i îmân can kardeşlerimize sıhhat ve selâmet ihsân eyleye. Ve bu tarîk-i aliyyeden güzerân eden ehl-i îmân canların rûh-ı revânları şâd ü handân ola. Allah Allah! Huccâc-ı müslimîne ve guzât-ı müsâfirîne hayırlı selâmet ihsân eyleye. Namazlarımız, niyâzlarımız, erkânlarımız pesendîde-i bârigâh-ı kibriyâ ola. Hastalarımıza şifâ, borçlularımıza edâ, bi-gayri hakkın esir ve mahbus olanlarımıza hayırlısıyla halâs nasîb eyleyip gāib hazînesinden merzûk eyleye. İnâyet-i seyyid-i kâinat, sırr-ı Murtazâ Alî, dem-i pîr hünkâr Hacı Bektâş-i Velî ve çerâğ-ı kānûn-ı evliyâ ebed ola. Gerçek erenlerimizin demine, devrânına hû!”.

Alevîlikte de Bektaşîlik tesiriyle geliştiği anlaşılan benzer bir gülbank edebiyatından söz edilebilir. Ancak Alevî gülbankleri Bektaşîliğe göre kısa ve basit olup daha sade cümlelerden ibarettir.

Mehmet Yaman’in Alevîlik hakkında yazdığı bir kitapta (bk. bibl.), bu zümrenin törenlerinde çekilen gülbanklerden bir kısmını dua adıyla anması ve metinleri sadeleştirip bazı ilâvelerde bulunması, geleneksel gülbank yapısına müdahale olarak dikkat çekicidir. Aynı müdahale yer yer Bedri Noyan’da da görülmektedir. Alevî gülbankleri, bazı terceman ve şiirler ilâvesiyle yeni yayımlanmış eserlerden derlenerek Ömer Uluçay tarafından Gülbang, Alevilikte Dua adıyla neşredilmiştir (Adana 1992).

Bektaşîliğe bağlı olduğu için Ocağ-ı Bektâşiyân adıyla anılan Yeniçerilik teşkilâtı merasimlerinde de çeşitli vesilelerle gülbank okunurdu. Hatta 94 veya 99. cemaat ortasında Hacı Bektaş babalarından biri Hacı Bektaş vekili olarak bulunurdu (Uzunçarşılı, s. 150). Bunun yanında, sabah ve akşam saatlerinde ordunun selâmet ve muvaffakiyetine dua etmek için dervişler görevlendirilirdi. Dervişlerin en kıdemlisi, yeniçeri ağasının atının önünde giderken yüksek sesle “kerîm Allah” sözünü tekrar eder, diğerleri de buna “hû” diyerek mukabele ettiği için (a.g.e., s. 159-160) bunlara “cemâat-i hû-keşân” denilirdi. Ayrıca ocağın başçavuşları ve çavuşları da zaman zaman kendi ortalarında gülbank çekme vazifesini görürlerdi. Nitekim yeniçeri aşçıları olan seğirdim ustaları arasındaki en yaşlı üç başçavuştan biri, etlerin kasaplardan teslim alınmasından önce Etmeydanı’nda yapılan törende meydan şeyhi olarak gülbank taşının üzerine çıkıp gülbank çekerdi (DİA, XI, 497-498). Uzunçarşılı, mevâcib defterlerinin birinci sayfasında yazılı olan bir gülbank metnini kaydetmiştir (Kapukulu Ocakları, s. 433-434). Bu gülbank besmele ile başlayıp Fâtiha ile bitmesi bakımından diğerlerinden ayrılır.

Mehter icrasının sonunda mehterbaşı bir gülbank okuduğu gibi yağlı güreşlerde ve pehlivanlar eşleştirilirken cazgırlar tarafından da gülbank okunmaktadır. Bu gelenek, başta tarihî Kırkpınar güreşleri olmak üzere bütün yağlı güreş karşılaşmalarında bugün de devam etmektedir.

BİBLİYOGRAFYA

Burhân-ı Kātı‘ Tercümesi, II, 111; Kāmûs-ı Türkî, s. 1175; Türk Lugatı, IV, 103; Ahmed Rıfat Mir’âtü’l-makāsıd, İstanbul 1293, s. 276-282; Terceman ve Gülbank Mecmuası, İSAM Ktp., nr. 40701; Türkiye Maarif Tarihi, I, 94, dipnot 8; Uzunçarşılı, Kapukulu Ocakları, s. 150, 159-160, 421-422, 433-435; Mustafa Nihat Özön, Edebiyat ve Tenkid Sözlüğü, İstanbul 1954, s. 102-103; Abdülbâki Gölpınarlı, Mevlevî Âdâb ve Erkânı, İstanbul 1963, s. 101-102, 104, 126, 127, 130, 131; a.mlf., Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, İstanbul 1977, s. 141-142, 332-335; Özeğe, Katalog, II, 462; Muzaffer Ozak, Zîynet-ül-kulûb, İstanbul 1973, s. 58; Bedri Noyan, Bektâşîlik Alevîlik Nedir, Ankara 1987, s. 146-152, 168-172, 244-245, 268-274, 298, 302-305, 309, 321-322; İskender Pala, Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü, Ankara 1989, I, 369-370; Ömer Uluçay Gülbang, Alevilikte Dua, Adana 1992; Ahmet Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar (haz. Cemal Kurnaz), Ankara 1992, s. 178; Mehmet Yaman, Alevîlik İnanç-Edeb-Erkân, İstanbul 1993, s. 163, 170-171, 193-195; Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1995, s. 209, 524-525; Mustafa Uzun, “Türk Tasavvuf Edebiyatında Bir Duâ ve Niyâz Tarzı Gülbank”, İLAM Araştırma Dergisi, I/l, İstanbul 1996, s. 71-87; Pakalın, I, 683-685; III, 459; Dihhudâ, “Gülbâng”, Luġatnâme, XXIII, 354-355; “Gülbâng, Gülbang”, TDEA, III, 391; Nuri Özcan, “Cenaze Gülbangi”, DİA VII, 357-358; Abdülkadir Özcan, “Etmeydanı”, a.e., XI, 497.

Mustafa Uzun [1]



II.

Kızılbaşlıkta “dua” yoktur. Tabii olmayan duaya “amin” de yoktur. Gülbang vardır. “Hak bildiğine tertemiz nefesle çağırmak” anlamındadır bu. Tertemiz nefes ise özü doğrulukla mümkündür, münafıklıkla değil. Özü doğru olmanın şartı Hak meydanında, halk huzurunda özüne ayna tutmaktan geçer.

Gül nefes ya da gül çağrı’nın “gül” olmasına sebep ya da aynı bağlamda arınmış söz olmasına sebep, ağzın yıkanması değil, özün yıkanmasıdır.
Bu nedenle Gülbank’a başlayan her yol evladı özüne dönük “gerçeğe hü” diye söze başlar. Bu “sadece gerçeğe inanırım ve ona bağlı kalacağım” demektir. Bu bağlamda da “Halla Halla! Yuh Münkire yuh münafıka” diye bitirir sözünü. Bu da “gerçekler karşısında, bilinsin ve onaylansın ki, her kimde var ise inkârcılık ve iki yüzlülük, kahrolsun!” demektir. (Haşim Kutlu, Yol Erkân Meydan, Yurt Yayınları, ss. 85-86)

Örnekler:

Bizim meydan hizmetlerimizde okunan hiçbir hizmet gülbankı ezbere ve kalıba dayanmaz aslında. Hizmetli o andaki hizmete dair duygularını doğaçlama dillendirir. Kutsallık da buradan gelir.

Kutsal Hızır günlerinden Perşembe akşamları yandırılan deliller için gülbang örneği:

“Tende ve canda kendini vareden Hak’kın adıyla Bismişah Halla Halla! Ya Hızır! Sen her yerde hazır olansın! Her cana nazar olansın! Niyet ettik darına durmaya. Çerağımızı yandırmaya. Dört kapı, dört çıra hakkı için ola. Hak katında şefaat bula. Hanemiz şenlik, rızkımız bereketli ola. Cümle canlara nasip gide. Ocağımız, çerağımız sönmeye. Hanemizden taş, gözlerimizden yaş dökülmeye. Yarlığımız, dirliğimiz daim ola. Muhabbetimiz eksik olmaya. Üçlerin, beşlerin, kırkların hakkı için ola. On dört masumu pak, on yedi kemerbest katarından ayrılmayalar. Akşamlar hayır ola. Hayırlar fethola. Münkir münafık berbat ola, zalimler tarumar ola. Delillerimiz yolumuzu ışıta. Dil bizden, kerem Boz Atlı Hızır’dan ola. Gerçeğe Hü!”

Bir başka hizmet gülbangı; semah için verilecek gülbang örneği:

“Tende ve canda kendini vareden Hak’kın adıyla bismişah Halla Halla! Açıldı meydan! Görüldü rahman! Meydanıma hüü! Rahmanıma hüü! Pervaz vuran canlara hüü!  Dem ola, devran ola.  Çark-ı pervaz Hak’ka ulaşa. Seyir için olmaya, Hak için ola. Hak’ka ve hakikate yürüye.  Yürüye semah yürüye. Yürüye Şah yürüye! Gerçekler demine hü! Yuh münkire, yuh münafıka!”

Haşim Kutlu [2]



III.

Belli Başlı Gülbanklar [3]

Delil Gülbenki 1

Bismişah.. Allah Allah..

Oniki İmamlar Aşkına Ya Hızır..!

Sen heryerde hazır olansın.. Her Can’a nazar olansın.. Niyet ettik Oniki İmam’ların darına durmaya.. Yas-ı Matem orucunu tutmaya.. Çerağımızı uyandırmaya… Dört kapıda, dört çıra hakkı için ola..

Oniki İmam’ların katına yete.. Hakk katında şefaat bula.. Hanemiz şenlik, Rızkımız bereketli ola.. Ne hane halkımız, ne de insanlık acı yüzü görmeye.. Ocağımız cerağımız sönmeye.. Yarlığımız dirliğimiz daim ola.. Nuh-i Nebi Nesl-i’nin kurtuluş Aşk-ı için..

Hûlûl-i1 Şah-ı Merdan Ali Keşf-i kerametleri için ..

Oniki İmam.. Ondört Masum-u Pak.. Onyedi Kemerbest Matem-inin Aşure Aşk-ı Niyaz-ı için..

İmam Hüseyin ile 72 Mazlum Can-ın deşt-i Kerbela’da Hakk uğruna şehadet-leri için..

Deşt-i Kerbela Şehid-i, Yolun Pir-i İmam Hüseyin’in Hakk-Davası’na İkrar-bend olan Canların Aşk-ı rızası için..

Muharrem matemiyle oruç tutan, gayretle katkı sunan, hizmet gören, nimet-i Aşure’den nasiplenecek canların.. umutları boşa gitmeye muradları hasıl ola..

Şah-ı Şehid’i Deşt’i Kerbela Serdarı İmam Hüseyin’in Davası Cümlemizin davası ola..

Dil bizden, hikmet Hakk-Muhammed-Ali’den.. kerem Hızırdan ola..

Gerçeğin demine devranına Hû..

 

Delil Gülbenki 2

Bismişah Allah Allah!

Allah’tan bize ulaşan çerağımız sonsuza dek kılavuzumuz olsun!

Çerağımız yansın yakılsın, Allah’ın nuru aşkına!

Çerağımız yansın yakılsın, Peygamberliğin nuru aşkına!

Çerağımız yansın yakılsın, velâyetin nuru aşkına!

Çerağımız yansın yakılsın, Ehlibeyt’in nuru aşkına!

Çerağımız yansın yakılsın, Pir Hünkâr Hacı Bektaş Veli Aşkına!

Çerağımız yansın yakılsın, yolumuz, birliğimiz, dirliğimiz ve ülkemizin aydınlığı aşkına!

Gerçege Hü…

1 Hûlûl: Tanrı ruhunun herhangi bir bedene girdiğine inanmak

 

Lokma Gülbenki 1:

“Bismi Şah Allah Allah! Nimeti celil-lullah, bereketi Halil´ullah. Şefâat kıl Ya Resulullah. Erenler sofrası olsun, pir lokması olsun, yiyene helal, yedirene delil olsun. Bu gitti ganisi gele, Hak, Muhammed, Ali bereketini vere. Gittiği yere gam keder girmeye. Kazanıp getirenlerin, pişirip hizmet edenlerin, elleri ayakları dert, gönülleri keder görmeye. Kerbela´da susuz şehit düşen şehitlerimizin ruhları şad olsun. Onların ruhlarının aziz hürmetine emeklerimizi boşa vermesin. Hakk, verdiğimiz lokmalarımızı dergahında kabul etsin.

Ey yüce Rabbim! Ehl-i Beyt soyuna, zulm eden zalime lânet olsun. Ehli Beyt´e ve onun soyuna rahmet olsun. Bizleri de Hz. Muhammed´in şefaatından mahrum etme, Ya Rabbim ! Lokma hakkında, sofra hürmetine, erenlerin keremine, cömertlerin demine Hüü diyelim!“

  

Lokma Gülbenki 2:

Bismi Şah Allah Allah!, Ey allahim bizlere Kerbela matemini tutmamızı nasip etin Tuttuğumuz oruçları, yaptığımız ibadetleri, Kerbela’da susuz şehit düşenlerin yüzü suyu hürmetine kabul eyle.

Erenler sofrası olsun, pir lokması olsun, yiyene helal, yedirene delil olsun. Bu gitti ganisi gele, Hak-Muhammed-Ali bereketini vere. Gittiği yere gam keder girmeye. Kazanıp getirenlerin, pişirip hizmet edenlerin, elleri ayakları dert, gönülleri keder görmeye. Kerbela´da susuz şehit düşen şehitlerimizin ruhları şad olsun. Onların ruhlarının aziz hürmetine emeklerimizi boşa vermesin. Hak, pişirdiğimiz aşure çorbamızı, verdiğimiz lokmalarımızı dergahında kabul etsin.

Ey yüce Rabbim! Ehl-i Beyt soyuna, zulm eden zalime lânet olsun. Ehli Beyt´e ve onun soyuna rahmet olsun. Bizleri de Hz. Muhammed´in şefaatından mahrum etme, Ya Rabbim ! Lokma hakkında, sofra hürmetine, erenlerin keremine, cömertlerin demine Hüü diyelim!“

 

Oruca niyet Gülbenki

Bismişah Allah Allah, Er Hak Muhammed Ali aşkına Imam Hüseyin efendimizin susuzluk orucu niyetine Kerbela’da şehit olanların ruhlarına Fatima anamızın şefaatine On iki Imamlar aşkına tutdugumuz oruclari Ulu dergah kabul eylesin.

“ Allah.. Allah.. Hizmetleriniz kabul ola , muratlarınız hasıl ola , Muhammed Ali ehlibeyt katarından , didarından ayırmaya… Adlarını zikrettiğimiz 12 İmamların himmeti üzerinizde ola. Diliniz dert görmeye. Dil bizden, nefes Hz. Hünkar’dan ola… Gerçeğe hu…” 

Oruç açımı gülbenki 1:

Bismişah ALLAH ALLAH, Ey yüce Rabbim! Ehl-i Beyt soyuna, zulm eden zalime lânet olsun. Ehli Beyt´e ve onun soyuna rahmet olsun. 12 imam aski icin Tuttugumuz oruclari verdigimiz lokmalari hakk dergahina yazilsin.

Bizleri de Hz. Muhammed´in şefaatından mahrum etme, Ya Rabbim ! Lokma hakkında, sofra hürmetine, erenlerin keremine, cömertlerin demine Hüü diyelim!“

Muharrem orucunuz kabul olsun. dualarınız barış, birlik ve kardeşlik ve dostluğa hizmet etsin. Oruclarimiz birlik, kardeşlik ve dostluk aşı olsun. 

Oruç açımı gülbenki 2:

Bismi Şah, Allah Allah. Elhamdülillah, Elhamdülillah, Sümme Elhamdülillah. Nimeti Celil’ullah, bereketi Halil’ullah. Şefaat kıl Ya Resulullah. Erenler sofrası olsun, pir lokması olsun, yiyene helal, yedirene delil olsun. Bu gitti ganisi gele, Hak Muhammed Ali bereketini vere. Gittiği yere gam keder getirmeye. Kazanıp getirenlerin, pişirip hizmet edenlerin, elleri ayakları dert görmesin, gönülleri keder görmesin. Kerbela’da susuz şehit düşen şühedaların ruhları şad olsun. Onların ruhlarının aziz hürmetine emeklerimiz boşa gitmesin. Verdiğimiz lokmalarımızı dergahında kabul etsin.

Ey Yüce Allah’ım, Hz. Muhammed’in soyuna, ilk zulüm eden zalimden, son zulüm eden zalime kadar, hepsine lanet olsun. Ehlibeyt’e ve onun soyuna rahmet olsun. Bizleri de Hz. Muhammed’in şefaatinden mahrum etme, Ya Rabbim. Lokma hakkına sofra hürmetine, erenlerin keremine, cömertlerin demine Hü diyelim. 

Oruç açımı gülbenki 3:

Bism-i Şah Allah Allah; Yüce Allah’ım sana şükürler olsun ki, bizlere bu Muharrem Orucunu, Kerbela matemini tutmamızı nasip etin. Tuttuğumuz oruçları, yaptığımız ibadetleri, Kerbela’da susuz şehit düşen şühedâların yüzü suyu hürmetine kabul eyle.

Allahin selami uzerine olsun, Ya Muhammed Mustafa

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Ali’yel Murtaza

Allahin selami uzerine olsun, Ya Hatice’tül Kübra

Allahin selami uzerine olsun, Ya Fâtima’tül Zöhre

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Hasan-ı Müçtebâ

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Hüseyin’i Deşti Kerbela

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Zeynel’i Aba

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Bakır’ı Baha

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Cafer’i Sadık

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Musa’yı Kazım

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Rıza’yı Cefa

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Muhammed Taki

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Ali’yel el Naki

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Hasan al Askeri

Allahin selami uzerine olsun, Ya İmam Muhammed Mehti Sahibi Zaman

Ey yüce Allah’ım. 3’lerin, 5’lerin, 7’lerin, 12 İmamların, 14 Masumu Pakların, 17 Kemerbestlerin, 40’ların aziz ruhları hürmetine, gönüller Şahı Erenler Sultanı Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin aziz ruhunun hürmetine, erenlerin, evliyaların aziz ruhlarının hürmetine, tuttuğumuz oruçları, yaptığımız duaları, pişirdiğimiz Aşurelerimizi, lokmalarıı, Dergah-ı İzzetinde kabul eyle. Emeklerimizi boşa verme. Hizmetlerimizden dolayı, bizleri Hz. Muhammed’in şefaatından Ehli Beyt’in katarı didârından mahrum etme. Gerçeğe Hû, Mümine Ya Ali.

Ağız mühürünü bozmak ya da Oruç açımı tercümanı:

Bismişâh, Allah Allah!, İmam Hüseyin’e, onun soyuna ve dostlarına selâm olsun! Yezide, soyuna ve yandaşlarına sed hezaran (yüz bin kere) lanet olsun! Hak matem oruçlarımızı kabul eylesin. Gerçeğe Hü!”

Aşure kazanının başında okunan dua:

Bismişâh, Allah Allah!, Bârekallah, şehidler Şâhı İmam Hüseyin Efendimiz’in ve Kerbelâ şehidlerinin yüce ruhlarının şâd olması için bârekallah! Cümle erenlerin ruhları için bârekallah! Kurbanlarımızın kabülü için bârekallah! Âhirete göçenlerimiz ve yaşamakta olanlarımız için bârekallah! Gökten hayırlı rahmet, yerden hayırlı bereket vermesi için bârekallah! Muhammed Mustafa, Ali el-Murtaza, İmam Hasan, İmam Hüseyin, Kerbela şehitleri ve Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli hakkı için barekallah! Gerçeğe Hü!”

Aşure yendikten sonra da okunan dua:

Bismişâh, Allah Allah!, Hak-Muhammed ya Ali!

Oniki İmam Efendilerimiz’in ruh-u revanları şad-ü handan ola!

Münkir-münafıklar mat ola!

Müminler şad ola!

Cümlemize Hak’dan hayırlı kısmetlerin verilmesi için Nur-u Nebi, kerem-i Ali,

Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli demine Hü!

[3]



IV.

Terceman

Sözlük anlamı:

1.Dua.
2. Alevîlerde belli işler yapılırken, belli bir ses tonu ile okunmak üzere düzenlenen manzum ibareler, dualar – istek – dilekler.

Tercemân her işte, toplu ve ferdî olarak okunur. Gülbank ise toplulukta okunur. Yani tercemanın gülbang’dan farkı bireysel, kişisel, ferdî olarak okunabilmesidir.

Örnek:

Şerbet tercemânı

Bismişah!
Halla halla aşk olsun içene
Rahmet olsun göçene
Hazret-i İmam Hasan Ali’ye
Hazret-i İmam Hüseyn Veli’ye
Gittiği yer gam görmeye
Erenler kerem eyleye
Eyvallah hû dost!

Kısacası; Alevilikte “dua” diye bir “tabir veya kavram” yoktur. Bildiğimiz anlamda İslami, İsevi veya Musevi dua değil; kastedilen Aleviliğe has ve özel dualardır ve bunlar okunur. Eğer toplulukla okunursa gülbang; hem topluluk ve hemde bireysel yani ferdî olarak okunursa adı tercemandır.

Kul Seyyid[4]



Kaynakça

[1] TDV İslâm Ansiklopedisi, cilt 14, Gülbank maddesi

[2] https://kizilbasalevilik.wordpress.com/2014/10/02/gulbang-terceman/

[3]  http://alevi-koeln.de/guelbengler/

[4] https://kulseyyid.com/2013/01/28/alevilikte-gulbang-terceman/#more-372

/sö