Ehl-i Beyt’deki, “ehl” ile ahali aynı kökten gelmektedir, kişiler demektir. Beyt ise ev demektir. Yani ev halkı anlamına gelir. Hz. Muhammet’in ev halkı için kullanılan bir terimdir. Bazı Sünniler ev halkı kavramından hareketle Hz. Muhammet’in eşlerini de Ehl-i Beyt’e dâhil etseler de, hadisler ve Ahzab Suresi 33. ayetin tefsiri incelendiğinde ehlisünnet içinde çok az bir grubun iddia ettiği gibi Peygamberin eşlerinin de Ehl-i Beyt’ten olduğu düşüncesinin doğru olmadığı ortaya çıkmaktadır.

Kur’an’da hitap edilen Ehl-i Beyt ve birçok hadiste geçen Ehl-i Beyt beraber düşünüldüğünde Ehl-i Beyt’in Hz. Ali, Hz.Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den oluştuğu anlaşılmaktadır.

Peygamberimiz Hz. Muhammed, Veda Haccı dönüşünde Zilhicce ayının 18’inde Cuhfe mevkiinde, Gadir-i Hum vadisinde konakladı. Hum, Mekke ile Medine arasında bir su veya oradaki bir meşeliğin adıdır. Orada bir de göl bulunmaktadır ki, suyu zehirli olduğu için, doğan çocuklar, oradan başka bir yere göçmezlerse ergenlik çağında sağ kalamazlar. Gadir-i Hum’da su başında bulunulduğu sırada Müslümanlar namaza çağrıldı. Orada iki ağacın altları süpürülüp temizlendi. Semüre ağacının üzerine bir elbise gerilerek güneşin sıcağından korunmak üzere Peygamberimiz için gölgelik yapıldı. Hz. Muhammed orada öğle namazını kıldı ve Müslümanlara hitap etmek üzere 28 deve semerinden yapılan minbere çıktı. Allah’a hamd-ü senada bulundu. O gün kıyamet gününe kadar olup bitecek şeylerin hiçbirini bırakmaksızın haber verdi. Vaaz ve nasihatte bulundu, sonra da:

“Ey insanlar! Haberiniz olsun ki; ben de bir insanımdır. Çok sürmez, yüce Rabbimin Elçisi bana gelecek ve ben de onun davetine icabet edeceğim. Şunu bilin ki benden sonra peygamber gelmeyecek, ben son peygamberim. Ben size iki değerli emanet bırakıyorum. Birincisi Yüce Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim, onun içinde hidayet ve nur vardır. İkincisi de Ehl-i Beyt’imdir. Bunlara tutunan necâta (kurtuluş), bunları terk eden helaka (mahvolma) uğrar. Ehl-i Beyt’im Nuh’un gemisi gibidir. Gemiye binen kurtulur, binmeyen boğulur”, dedi.2

Alevilerce Ehl-i Beyt’in anlamı şöyledir: Hz. Muhammed’in Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den oluşan ailesi ve bu soydan devam eden evlâtları ve torunlarıdır.

Bir gün İmam Azâm hocası İmam Caferi Sadık hazretlerinden ilim ve hadis dinlemeye gelmişti. Hocası elinde bir asa ile çıkageldi. İmam Azam, “Ey Resûlullah’ın evlâdı, siz henüz asaya ihtiyaç duyacak bir yaşta değilsiniz.” dedi. Caferi Sâdık:

“Evet dediğin gibidir, fakat bu elimdeki asa Hz. Resûlullah’ın asasıdır; onu bereket için yanımda taşıyorum” dedi. İmam Azam hemen ileri atılıp bastona sarıldı ve “Ey Resûlullah’ın evlâdı, müsaade buyurun, onu öpeyim” dedi. Caferi Sâdık hemen kolunu açtı ve İmam Azam’a göstererek:

“Vallahi sen bilirsin ki bu ten Hz. Peygamber’in hücrelerini taşıyan bir tendir ve şu gördüğün kıllar da onun kılındandır. Onu öpmüyorsun da asayı öpmek istiyorsun!” dedi. Bununla, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in zürriyetinin Hz. Peygamber’in bir parçası olduklarını hatırlattı (Beysuni, 1990: 37).

Hüseyin Dedekargınoğlu

Kaynakça

/sö