Nidâ Haktan
Tarihin Karanlık Sayfalarından Hasan Sabbah’ın Anlatılmayan Hikâyesi
Tarih, galiplerin kalemiyle yazıldığında, bazı gerçekler gölgelerin ardında kaybolur gider. Hasan Sabbah’ın hikâyesi de tam olarak böyle bir hikâyedir. Yüzyıllar boyunca ona atfedilen “terörist”, “katil” ve “sapkın” sıfatlarının ardında, aslında çok daha derin bir hikâye yatmaktadır.
Bir Düşünürün Doğuşu
Kum şehrinde dünyaya gelen Hasan Sabbah, döneminin en iyi eğitimini almış bir düşünürdü. Kum şehrinde başlayan ılk eğitiminde Kur’an, felsefe, mantık ve matematik gibi alanlara yoğunlaşmıştır. Daha sonra Rey şehrine giderek burada İsmaili düşüncesiyle tanışmış ve bu yolda derinlemesine bir bilgi edinmiştir. Hasan Sabbah, başta Selçuklu veziri Nizâmülmülk ve şair Ömer Hayyam olmak üzere, dönemin önemli isimleriyle aynı dönemde eğitim almış ve bu kişilerle uzun yıllar boyu yolları kesişmiştir.
Nizamülmülk ile Hasan Sabbah Arasındaki Gerilim
Nizamülmülk, verdiği sözü tutarak Hasan Sabbah’ı saraya aldı. Ancak bu işbirliği uzun sürmedi. Çatışmanın nedenleri:
- İdeolojik Farklılıklar:
- Nizamülmülk Sünni geleneğin savunucusuydu
- Hasan Sabbah İsmaili öğretiye inanıyordu
- İki dünya görüşü uzlaşamaz bir çatışma içindeydi
- Siyasi Rekabet:
- Hasan Sabbah’ın hızlı yükselişi sarayda rahatsızlık yarattı
- Nizamülmülk’ün otoritesi tehdit altında hissedildi
- Güç mücadelesi kaçınılmaz hale geldi
- Kişisel Çatışmalar:
- Hasan Sabbah’ın reformcu fikirleri tehlikeli bulundu
- Nizamülmülk’ün muhafazakâr tutumu eleştirildi
- Karşılıklı güvensizlik derinleşti
Adaletsizliğe Başkaldırı
Selçuklu İmparatorluğu’nun güçlü olduğu bir dönemde, toplumsal adaletsizliklere karşı ses yükseltmek cesaret isterdi. Hasan Sabbah’ın hareketi, özünde bir sosyal adalet arayışıydı. Yoksulların, ezilenlerin ve dışlanmışların sesi olmayı hedefliyordu.
Düşmanlığın Derinleşmesi
Hasan Sabbah’ın saraydan uzaklaştırılması, düşmanlığı daha da derinleştirdi:
- Alamut Kalesi’ni merkez edindi
- Selçuklu yönetimine karşı aktif muhalefete başladı
- Nizamülmülk’ü baş düşman ilan etti
Alamut: Bir Bilim ve Düşünce Merkezi
Genellikle “suikastçilerin kalesi” olarak anılan Alamut, aslında döneminin önemli bir bilim ve kültür merkeziydi:
- Zengin bir kütüphaneye sahipti
- Astronomi çalışmaları yapılıyordu
- Felsefe tartışmaları yürütülüyordu
- Tarım teknikleri geliştiriliyordu
Eğitimin Gücüne İnanan Lider
Hasan Sabbah’ın en önemli özelliklerinden biri, eğitime verdiği önemdi. Alamut’ta:
- Kadınlar eğitim alabiliyordu
- Bilimsel araştırmalar destekleniyordu
- Farklı dillerde eserler tercüme ediliyordu
- Özgür düşünce teşvik ediliyordu
Stratejik Deha
Haşhaşi kelimesi, düşmanları tarafından aşağılayıcı bir sıfat olarak kullanılmıştır. Oysa Hasan Sabbah’ın takipçileri kendilerine “Fedailer” veya “Yeni Davet’in Takipçileri” derlerdi. Onların askeri başarılarının ardında:
- Üstün istihbarat yetenekleri
- İleri düzey eğitim sistemi
- Stratejik düşünce
- Güçlü bir inanç sistemi vardı
İftiraların Ardındaki Gerçekler
“Haşhaş kullanan katiller” efsanesi, tamamen siyasi propaganda amacıyla üretilmiş bir yalandır. Alamut’ta:
- Sıkı bir disiplin vardı
- Uyuşturucu kullanımı kesinlikle yasaktı
- Eğitim ve bilim ön plandaydı
- Ahlaki değerlere büyük önem veriliyordu
Kültürel Miras
Hasan Sabbah’ın mirası sadece askeri başarılardan ibaret değildi:
- Felsefi eserleri vardı
- Matematik üzerine çalışmaları bulunuyordu
- Stratejik düşünce üzerine yazıları mevcuttu
- Sosyal adalet teorileri geliştirmişti
Tarihsel Hakikat Arayışı
Bugün Hasan Sabbah’ı anlamak için:
- Dönemin siyasi koşullarını
- Toplumsal adaletsizlikleri
- Mezhep çatışmalarının gerçek nedenlerini
- Güç dengelerini iyi analiz etmek gerekir
Modern Dünyaya Mesajlar
Hasan Sabbah’ın öğretilerinden çıkarılacak dersler:
- Bilginin gücüne inanmak
- Adaletsizliğe karşı durmak
- Stratejik düşünmenin önemi
- Eğitimin transformatif gücü
Sonuç: Tarihin Aynasında
Hasan Sabbah, belki de tarihin en yanlış anlaşılmış liderlerinden biridir. Onun gerçek mirası, güç karşısında boyun eğmeyen, bilgiye ve adalete inanan bir düşünürün mirasıdır. Tarih, bir gün mutlaka ona karşı yapılan haksızlıkları gün yüzüne çıkaracaktır.
“Gerçek, söylenen yalanların ardında gizlidir. Ve tarih, er ya da geç, hakikati ortaya çıkarır.”
Siz de fikrinizi belirtin