Nidâ Haktan


Spinoza: Yalnızlığın Filozofu ile Alevi Düşüncesinin Kesişen Yolları

Merhaba Sevgili Dostlar!

Bugün, felsefe dünyasının en özgün ve etkileyici düşünürlerinden biri olan Baruch Spinoza’yı ve onun felsefesinin Alevi düşüncesiyle kesiştiği ve ayrıldığı noktaları inceleyeceğiz. Spinoza daha çok yalnızlığı, radikal düşünceleri ve evrensel etik anlayışıyla öne çıkarken, Alevi düşüncesi de yüzyıllardır insana, doğaya ve yaratıcıya farklı bir bakış sunmuştur. Bu yazıda, bu iki farklı dünya görüşünün ilginç ortaklıklarını ve ayrılıklarını keşfedeceğiz.

Spinoza Kimdir?

Baruch (Benedictus) Spinoza

Baruch (veya Benedictus) Spinoza, 1632 yılında Amsterdam’da, Portekizli Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Döneminin katı dogmalarına meydan okuyan ve rasyonel bir felsefe anlayışını benimseyen Spinoza, bu nedenle toplumdan dışlandı ve hayatı boyunca yalnız kaldı. Optik alanında çalıştı, lensler üretti ve felsefi düşüncelerini kaleme aldı. 1677 yılında, henüz 44 yaşındayken akciğer hastalığı nedeniyle hayata veda etti. En önemli eseri, ölümünden sonra yayımlanan “Ethica” (Ahlâk) adlı kitabıdır.

Spinoza’nın Felsefesinin Temel Taşları:

  1. Panteizm (Tanrı-Doğa Özdeşliği): Spinoza’ya göre Tanrı, evrenden ayrı, aşkın bir varlık değildir. Tanrı, doğanın ta kendisidir; yani Tanrı ve doğa aynı şeydir. “Deus sive Natura” (Tanrı veya Doğa) ifadesiyle, bu özdeşliği vurgular. Bu anlayışa panteizm denir. Bu, yaratıcının evrenin dışında bir varlık değil, evrenin kendisi olduğu anlamına gelir.

  2. Substans (Töz) Kavramı: Spinoza, evrenin tek bir substanstan (tözden) oluştuğunu savunur. Bu substans, hem Tanrı hem de doğadır. Substans, kendi başına var olan, var olmak için başka bir şeye ihtiyaç duymayan şeydir. Bu substansın sonsuz sayıda özelliği ve görünümü vardır.

  3. Determinizm: Spinoza, evrende her şeyin zorunlu olarak belirlendiğine inanır. Evrende hiçbir şey tesadüfi değildir; her şey, neden-sonuç ilişkisi içinde gerçekleşir. İnsan eylemleri de dahil olmak üzere, evrendeki tüm olaylar, doğal yasalar tarafından belirlenir.

  4. Etika (Ahlâk): Spinoza’nın ahlâk anlayışı, duygular ve akıl üzerine kuruludur. İnsanların, duygularını akıl yoluyla anlamaları ve kontrol etmeleri gerektiğini savunur. İnsanın en yüksek amacı, özgürlüğe ulaşmaktır. Özgürlük, kişinin kendi doğasını anlaması ve aklıyla eylemlerini belirlemesidir.

  5. Duygular (Affektler): Spinoza, duyguları aktif ve pasif olarak ikiye ayırır. Aktif duygular, aklın yol göstericiliğinde ortaya çıkan ve kişinin gücünü artıran duygulardır (neşe, sevgi, cesaret gibi). Pasif duygular ise, dış etkilere bağlı olarak ortaya çıkan ve kişinin gücünü azaltan duygulardır (üzüntü, nefret, korku gibi).

  6. Bilgi Sevgisi: Spinoza’ya göre bilgi, insanı özgürleştirir. Doğayı ve kendini bilmek, kişinin duygularını kontrol etmesini ve daha mutlu bir yaşama ulaşmasını sağlar.

Spinoza ve Alevi Düşüncesinin Ortak Noktaları:

  1. Vahdet-i Vücud (Varlık Birliği): Hem Spinoza’nın panteizmi hem de Alevi inancındaki vahdet-i vücud anlayışı, Tanrı’nın evrenden ayrı olmadığını, her şeyin Tanrı’nın bir yansıması ve tecellisi olduğunu kabul eder. Alevi düşüncesinde de evrendeki her şey, “Hakk’ın” bir parçasıdır. Bu noktada, Tanrı’nın evrenin özünde var olduğu fikri, her iki düşünce sisteminde de önemli bir yer tutar.

  2. Doğaya Saygı: Spinoza, doğayı Tanrı ile özdeşleştirdiği için, doğaya büyük bir saygı duyar. Alevi düşüncesinde de doğa, kutsal kabul edilir ve ona büyük bir saygı gösterilir. Alevilikte su, toprak, ağaç gibi doğanın tüm unsurları, “Hakk’ın” tecellisi olarak görülür ve bu nedenle saygı duyulur.

  3. Aklın Önemi: Spinoza, aklın insanı özgürleştirdiğine ve doğru yolu bulmaya yardımcı olduğuna inanır. Alevi düşüncesinde de akıl, bilgi ve bilgelik önemli bir yere sahiptir. İnsanın aklını kullanması, hakikati arayışı ve kendini geliştirmesi için önemlidir.

  4. İnsan Sevgisi ve Hoşgörü: Spinoza, her insanın değerine inanır ve insan sevgisini vurgular. Alevi düşüncesi de insan sevgisi, hoşgörü, eşitlik ve adalete büyük önem verir. Alevilikte, “İncitme incinme” ilkesi, insanlara karşı saygılı ve sevgi dolu bir yaklaşımı teşvik eder.

  5. İçsel Yolculuk: Hem Spinoza hem de Alevi düşüncesi, insanın içsel bir yolculuk yaparak kendini tanıması ve olgunlaşması gerektiğine inanır. Spinoza’da aklın rehberliğinde duyguların kontrol altına alınması, Alevilikte ise nefsi terbiye etmek, “insan-ı kâmil” idealine ulaşmak için içsel bir yolculuğu ifade eder.

Spinoza ve Alevi Düşüncesinin Ayrıldığı Noktalar:

  1. Determinizm ve İrade: Spinoza’nın determinist anlayışı, insanın özgür iradesinin olmadığını savunur. Alevi düşüncesinde ise insanın iradesi ve tercihlerine önem verilir. İnsan, “dört kapı kırk makam” yolculuğunda aklını, iradesini ve ahlakını kullanarak seçimler yapar.

  2. Mistik Deneyim: Alevi düşüncesinde, cem törenleri, semahlar, deyişler ve mürşitlik gibi kavramlarla mistik bir deneyim yaşanırken, Spinoza’nın felsefesinde mistik deneyime dair bir vurgu bulunmaz. Spinoza, rasyonel ve akılcı bir felsefe anlayışını benimser.

  3. Toplumsal Boyut: Alevi düşüncesinde toplumsal dayanışma, birlik ve beraberlik, adalet gibi kavramlar büyük önem taşır. Alevilik, cemaat hayatına ve toplumsal sorumluluklara vurgu yapar. Spinoza’nın felsefesi ise daha bireysel ve içsel bir odaklanmaya sahiptir.

Sonuç:

Spinoza, özgün ve radikal düşünceleriyle felsefe tarihinde önemli bir yere sahiptir. Panteist anlayışı, determinizmi ve etik felsefesi, farklı düşünce akımlarına ilham kaynağı olmuştur. Spinoza’nın felsefesi, Alevi düşüncesiyle bazı önemli noktalarda (vahdet-i vücud, doğaya saygı, aklın önemi vb.) örtüşse de, determinizm, mistik deneyim ve toplumsal boyut gibi konularda ayrılıklar gösterir.