Nidâ Haktan
Yaşamın İncisi: Ömer Hayyam’ın Işığında Sorgulamak, Anlamak ve Yaşamak
Giriş:
Ömer Hayyam…
Bu isim, hem bilim dünyasında hem de edebiyat sahnesinde derin bir saygıyla anılır. 11. ve 12. yüzyıllarda yaşamış bu bilge, sadece bir matematikçi, astronom veya şair değil, aynı zamanda bir filozoftur. Hayatın anlamını, ölümün kaçınılmazlığını ve insanın bu evrendeki yerini sorgulayan, düşüncelerini cesurca ifade eden, özgün bir ses…
Bu yazıda, Hayyam’ın dünyasına adım atacak, onun felsefi duruşunu, sorgulayıcı bakış açısını ve yaşam sevgisini daha yakından tanıyacağız. Hazır mısınız, Hayyam’ın ışığında, kendi iç dünyamıza doğru bir yolculuğa çıkmaya?
Hayyam’ın İzinde Bir Yolculuk: Yaşamı ve Zamanı
Ömer Hayyam, 1048 yılında İran’ın Nişabur kentinde doğdu. Hayyam, “çadır yapımcısı” anlamına gelir. Belki de bu ismin, onun geçici bir dünyada, kalıcı değerler arayan ruhunu yansıttığını söyleyebiliriz. Nişabur’un önemli eğitim merkezlerinde matematik, astronomi, felsefe ve tıp alanlarında kendini geliştirdi. Selçuklu Sultanı Melikşah’ın sarayında astronom olarak çalıştı ve Celali takvimini hazırladı.
Hayyam, sadece bilime değil, aynı zamanda edebiyata da tutkuyla bağlıydı. Onun en bilinen mirası, dört mısradan oluşan şiirleri, yani rubaileridir. Bu rubailer, sadece ahenkli dizeler değil, aynı zamanda derin felsefi sorgulamaların ve yaşam tecrübelerinin özüdür.
Hayyam’ın Bilimsel Dünyası: Akıl ve Mantığın İzinde
Hayyam, aynı zamanda önemli bir bilim insanıydı da… Matematik ve astronomi alanındaki çalışmaları, bilim tarihinde önemli bir yer tutar:
-
Cebirde Yeni Bir Çığır: Hayyam, cebir alanında üçüncü derece denklemlerin çözümüne yönelik geometrik yöntemler geliştirdi. “Cebir Risalesi” adlı eseri, cebir tarihinin temel taşlarından biridir.
-
Gökyüzünün Sırları: Hayyam, Sultan Melikşah için Celali takvimini hazırlayarak astronomi alanındaki yeteneğini gösterdi. Takvim, güneş esaslıydı ve son derece hassas ölçümler içeriyordu.
-
Matematiksel Düşünce: Hayyam, matematiksel notasyonlara yenilikler getirerek, matematiksel ifadelerin daha anlaşılır hale gelmesini sağladı.
Bu bilimsel çalışmalar, Hayyam’ın aklın ve mantığın rehberliğinde evrenin sırlarını çözmeye ne kadar tutkuyla bağlı olduğuna delalet eder.
Hayyam’ın Şiir Dünyası: Duyguların ve Sorgulamaların Arenası
Hayyam’ı asıl tanınır kılan, şüphesiz ki rubaileridir. Bu dört mısralık şiirler, hayatın anlamı, ölümün kaçınılmazlığı, aşkın gücü ve Tanrı’yla kurulan ilişki gibi derin konuları ele alır. Hayyam, rubailerinde:
-
Hayatın Geçiciliğini Hatırlatır: Hayatın kısa ve geçici olduğunu sık sık vurgular. Bu nedenle, anın kıymetini bilmek, hayattan zevk almak ve dolu dolu yaşamak gerektiğini savunur.
-
Kaderi Sorgular: Kader ve özgür irade arasındaki ilişkiyi merak eder. İnsanın eylemlerinde ne kadar özgür olduğunu ve kaderin rolünü sorgular.
-
Ölümü Kabullenir: Ölümün kaçınılmazlığını kabul eder. Ancak bu kabulleniş, umutsuzluğa değil, yaşamın değerini daha iyi anlamaya yöneltir.
-
Aşkı ve Şarabı Bir Araç Olarak Görür: Şarabı ve aşkı, hayata tutunma, dünyevi zevkleri yaşama ve Tanrı’ya ulaşma aracı olarak kullanır. Bu metaforlar, derin felsefi anlamlar taşır.
-
Dini Dogmaları Eleştirir: Bazı rubailerinde, dönemin dini dogmalarına eleştirel bir yaklaşım sergiler. Sorgulayıcı ve özgür düşünceyi savunur.
Hayyam’ın Tanrı ve Dine Bakışı: Özgür Düşüncenin Yansıması
Hayyam, dini inançlar konusunda karmaşık ve tartışmalı bir duruş sergiler. O, ne bir dindar ne de bir ateisttir. Daha çok, sorgulayan, araştıran ve kendi hakikatini arayan bir filozoftur. Dini dogmaları eleştirirken, aynı zamanda manevi bir arayış içinde olduğunu da gösterir.
Hayyam, şüpheci ve belirsiz bir tavır sergiler. Tanrı’nın varlığı, kader ve ahiret gibi konularda kesin cevaplar vermek yerine, bu konulardaki soruları dile getirir. Bu tavır, onun akılcı ve özgür düşünceye ne kadar önem verdiğini gösterir.
Hayyam’ın bu duruşu, bazı kesimler tarafından “zındıklık” olarak yorumlanmış olsa da, aslında o, sadece kendi aklını ve kalbini dinlemiş, dogmalara körü körüne bağlı kalmamıştır.
Hayyam’ın Mirası: Bize Ne Öğretiyor?
Ömer Hayyam, sadece geçmişte yaşamış bir figür değil, aynı zamanda günümüz insanına da yol gösteren bir ışıktır. Onun mirası bize şunları öğretir:
-
Sorgulamaktan Korkma: Hayatın anlamını anlamak için, sorular sormak, sorgulamak ve şüphe duymaktan çekinmemeliyiz.
-
Özgür Düşünceye Sahip Ol: Kendi aklımız ve kalbimizle düşünmeli, dogmalara körü körüne bağlı kalmamalıyız.
-
Anın Kıymetini Bil: Hayatın geçici olduğunu unutmayıp, her anı dolu dolu yaşamalı, güzelliklerin tadını çıkarmalıyız.
-
İnsanın Değerini Anla: İnsanın bu evrendeki yerini ve değerini fark etmeli, kendimize ve diğer insanlara saygı göstermeliyiz.
-
Hakikati Ara: Hayatın ve evrenin sırlarını anlamak için sürekli bir arayış içinde olmalıyız.
Yeniden “Keşfi”:
Ömer Hayyam’ın “keşfi” iki aşamada gerçekleşti diyebiliriz:
-
Batı Dünyası Tarafından Keşfi:
-
Unutulma Süreci: Ömer Hayyam, yaşadığı dönemde bilimsel çalışmaları ve özellikle astronomi alanındaki katkılarıyla tanınıyordu. Ancak, şiirleri olan rubaileri kendi zamanında çok geniş bir ilgi görmedi. Hatta, rubailerinin kendisine ait olup olmadığı bile tartışma konusuydu. Doğu dünyasında zaman zaman anılsa da Batı dünyasında uzun süre bilinmezliği korudu.
-
Edward FitzGerald’ın Rolü: 19. yüzyılın ortalarında, İngiliz yazar ve çevirmen Edward FitzGerald, Ömer Hayyam’ın rubailerini İngilizceye çevirerek Batı dünyasına tanıttı. FitzGerald’ın 1859’da yayımlanan “Rubaiyat of Omar Khayyam” adlı eseri, büyük bir ilgi gördü ve defalarca basıldı. Bu çeviri, Hayyam’ı hem edebiyat hem de felsefe çevrelerinde bir anda popüler hale getirdi.
-
Popülerlik ve Etki: FitzGerald’ın çevirisi sayesinde Ömer Hayyam, Batı’da kısa sürede bir kült figür haline geldi. Eserleri, birçok dile çevrildi, farklı sanat dallarına ilham kaynağı oldu. Bu dönemde, Hayyam’ın şiirleri, özellikle yaşamın anlamı, geçiciliği ve ölüm gibi felsefi temaları işlediği için büyük beğeni topladı.
-
Yanlış Anlamalar: FitzGerald’ın çevirisi, Hayyam’ın orijinal rubailerinden bazı sapmalar içeriyordu. FitzGerald, Hayyam’ın bazı şiirlerini yeniden yorumlamış, hatta bazı şiirleri kendisi eklemiştir. Bu nedenle, Batı’daki Hayyam algısı, orijinal metinlerden ziyade FitzGerald’ın yorumlarına dayanmıştır.
-
Batı’nın Algısı: Batı dünyası, Hayyam’ı çoğunlukla bir şair ve filozof olarak tanıdı. Bilimsel çalışmalarına olan ilgi daha sonraki yıllarda arttı.
-
-
Bilimsel Çalışmalarının Keşfi ve Değerlendirilmesi:
-
Matematik ve Astronomi Alanındaki Kaynaklar: Ömer Hayyam’ın matematik ve astronomi alanındaki çalışmaları, Batı dünyasında önceleri pek bilinmiyordu. Ancak, 20. yüzyılda bilim tarihçileri, Hayyam’ın eserlerini incelemeye başladı.
-
Cebir Risalesi’nin Önemi: Hayyam’ın “Cebir Risalesi” adlı eseri, cebir alanındaki önemli katkılarını ortaya koydu. Bu eserde üçüncü derece denklemlerin geometrik çözümlerine yer vermesi, matematik tarihinde önemli bir adım olarak değerlendirildi.
-
Celali Takvimi: Hayyam’ın, Sultan Melikşah için hazırladığı Celali takvimi, astronomi alanındaki başarısının bir göstergesiydi. Bu takvim, güneş esaslı olup, günümüz takvimlerine yakın bir hassasiyete sahipti.
-
Bilim Tarihi Araştırmaları: Bilim tarihçileri, Hayyam’ın matematik, astronomi ve diğer bilim dallarındaki katkılarını gün ışığına çıkardıkça, onun bilim dünyasındaki önemi daha iyi anlaşıldı. Bu çalışmalar, Hayyam’ın sadece bir şair değil, aynı zamanda önemli bir bilim insanı olduğunu gösterdi.
-
Sonuç:
Ömer Hayyam, sadece bir şair ve bilim insanı değil, aynı zamanda bir yaşam rehberidir. Onun düşünceleri ve şiirleri, bizi kendimizi, dünyayı ve evreni daha iyi anlamaya yöneltir. Hayyam’ın mirası, bizi sorgulamaya, anlamaya ve dolu dolu yaşamaya davet eder. Şimdi, Hayyam’ın ışığında, kendi iç dünyamıza dönme ve yaşamın incisini keşfetme zamanı.
Rubailerinden Bazı Seçkiler:
‘Şu dünyada üç beş günlük ömrün var,
Nedir bu dükkanlar, bu konaklar?
Ev mi dayanır, bu sel yatağına?
Bu rüzgarlı yerde mum mu yanar?’
* * *
İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Mevla kanar mı bunlara?’
* * *
‘Ferman sende, ama güzel yaşamak bizde:
Senden ayığız bu sarhoş halimizde.
Sen insan kanı içersin, biz üzüm kanı:
İnsaf be sultanım, kötülük hangimizde?’
* * *
‘Sen sofosun, hep dinden dem vurursun,
Bana da sapık, dinsiz der durursun
Peki ben ne görünüyorsam o’yum
Ya sen ne görünüyorsan o musun?’
* * *
‘Var mı dünyada günah işlemeyen söyle:
Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.’
* * *
‘Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?’
* * *
‘Kendi içmez, içeni kınamaya bayılır,
Yüzünden aldatmaca, sahtekarlık yayılır.
Şarap içmiyor diye kasılıp gezer ama:
Yedikleri yanında şarap meze sayılır.’
Siz de fikrinizi belirtin