Mahsuni Gül


Umumi Müfettiş (Hüseyin Abdullah) Alpdoğan durumu olgunlaştırmış, Dersim’de düğmeye basmak üzeredir. Hayat başlıklı 28.4.1937 günlük raporunda operasyonun adının hayat olması ironidir. Tıpkı geçtiğimiz yıllarda cezaevlerinde gerçekleşen Hayata Dönüş Operasyonları gibi…

* * *

Seyit Rıza’nın evinin bir kilometre önüne tahminen kırk kişi tarafından siperler kazıldığı Dahiliye Vekaletinin 6.4.1937 tarihinde Başvekalete gönderilen yazının ekindeki şifrede yazılıdır. (16)

Dahiliye Vekaletinin Başvekalete gönderdiği 6.4.1937 gün ve 3353 / 6792 günlü Tunceli mıntıkasında yapılan propagandaları önleyici tedbirler alınmıştır ibareli gizli yazısında, (17) yapıldığı iddia edilen propagandaların özeti listelenir. Bu propagandaların yurdun diğer yerlerinde de yapıldığı hakkında Bakanlıkta bilginin mevcut olduğundan bu propagandaların tesirinin ortadan kaldırılması için müessir tedbirler alınması ve mukabil propagandalar yaptırılması Umumi Müfettişliklere ve Valiliklere bildirildiği ve direktif suretinin ekte olduğu arz edilmektedir.

Propaganda esasları:

Nazimiye, Mazgirt’ten: 1- Evleri dağınık olan köylerin toplu bir hale konulacağı ve bu yüzden uzakta kalacak olan tarlalarını sürmek ekmek ve mahsulatını toplamak için çiftlik aletlerile saatlerce yürümek mecburiyetinde bırakılacakları,

Çemişgezek, Pertek, Hozat’tan 2- Arazisi çok olan bey ağa ve seyilerin arazisi ellerinden alınarak arazisi olmayan

halka dağıtılacağı,
Ovacık’tan: 3- Arazisi olmayanlara arazi verebilmek için bunların kimlerden ibaret olduğu hususunda kazalarca yapılan tahkikata, arazisiz halkın hükümete müracaat etmekten menedildikleri ve buna sebep olarak da arazisi olmayan tesbit ediliyor bunlar Tunceli dışına sürülecek,

Bütün kazalarda: 4- Hükümet karakolları içimize sokacak, silahlarımızı alacak ve bizi asker alma ve vergi kanunlarile diğer kanunları tatbik edecek,

Bütün kazalarda: 5- Hükümet karakolları içimize sokacak, silahlarımızı aldıktan sonra bizi sürecek ermeniler gibi kıracak (abç),

Hozat ve Mazgirtten: 6- Hükümet tarafından bütün ormanlar alınacak, ve içine muhafızlar konularak halka odun ve davarlara yaprak verilmeyecek,

Nazimiye ve Hozattan: 7- Evlenecek erkek ve kadınlar muayene edilecek ve bu suretle karılarımızın mahrem yerleri görülecek,

Ovacıktan: 8- Evlenecek çiftler tartılacak. Ve bir ağırlıkta olmayınca evlenmelerine müsaade edilmeyecek ve yedinci ile sekizinci maddelerin tatbikine akidemiz müsait olmadığından evlenme olmayacak ve bu suretle neslimiz kurutulacak,

Hozattan: 9- Hükümet davarların sütlerini ve tarlaların mahsullerini kendisi toplayacak ve halkın geçimine yetecek kısmını halka verdikten sonra üst tarafını hükümet satıp parasını alacak.

Bütün kazalardan: 10 – Hakikatta halkın emniyeti, refahı ve medeniyete ulaştırılması gayesine matuf olan mektep ve karakol, hükümet binası, yol, köprü ve sair nafia ve kültür inşaat ve teşkilatının halk aleyhine ve askeri bir hareketin kolaylıkla yapılmasına müteveccih hükümetin kurnazca bir hareketi olduğu hususunda halkın iğfal edildiği,

Bütün kazalardan: 11- Hükümetin başka bir devletle muharebe edeceği için üzerimize asker gönderemeyecektir. Ve Tunceli içindeki kuvvetleri de çekecektir. Ve binaenaleyh aleyhimize kullanılacak kuvveti kalmayacaktır. Bu hale göre silahlarınızı ve durumunuzu muhafaza ediniz.

Bütün kazalardan; 12- Seyit Rızanın, Haydaranlı Kamerin, Alişerin zamam zaman rüya gördükleri.

Doğaldır ki; Günün Dahiliye Vekili 1915 Ermeni Soykırım sürecinin önemli aktörü Şükrü Kaya’nın Ermeni Soykırımı’nı hatırlamaması düşünülemez.

Soykırım endişesi

1930 yılında Pülümür Hareketinin II. Safhasını yöneten Halis Paşa’nın raporundaki; “Seyit ve Ağalar biraz da bilvasıta ve doğruca hariçten mülhem olarak Türklerin Ermeniler gibi kendilerini mahvedeceğini söylemekte ve her fırsattan bilistifade hükümetin her tedbirini sui tevil bu şekaveti teşvik ve teşci etmektedirler” sözleri (18) Ermeni Soykırımı’nın devletin ve halkın hafızasında halen tazeliğini korumakta olduğunu göstermektedir.
Yazının ekinde bulunan Umumi Müfettişliklere ve Valiliklere verilen talimat suretinde sürecin 4.1.1937’de başlatıldığını anlıyoruz.

Şifre/4. 1. 1937 96A/69

Umumi Müfettişliklere ve Valiliklere

1. Her ne suretle olursa olsun menfaatleri bozulan zümre ve şahısların halkı hükümetten soğutmak memlekette hoşnutsuzluk uyandırmak maksadile gizli ve sinsi propagandalar yaptıkları ve bu suretle Cümhuriyet hükümetinin samimi ve eyi icraatını sekteye uğratmak hedefini güttükleri malumdur. Mesela son köy kalkınma hareketlerini kendi menfaatleri için zararlı gören ve hala feodalite devrini yaşatarak köylüyü köle gibi kullanmakta devam etmek isteyen zümre ve şahıslar Tunceli mıntıkasında yakında harp olacağı, hükümetin köylünün mahsulatına el koyacağı, evlenecek kızların muayene edileceği halkın silahının elinden alınarak sürüleceği münferit köylerin bir araya getirilmek suretiyle köylünün pek uzak yerlerde ziraat yapmağa mecbur olacağı bütün ormanların hükümetçe alınarak köylüye odun ve hayvanlara ot verilmeyeceği gibi saf ve masum halkımızı korkutacak ve hükümetten soutacak çok fena ve zehirli propagandaların yurdun diğer traflarında da sinsi ve gizli bir surette yapılmakta olduğundan vekalet haberdardır.

Cümhuriyet hükümetinin icraatını çekemeyen iç ve dış düşmanların bu propagandalarının hassasiyetle takibini ve derhal mukabele bil ve müessir telkib ve propagandalarla ve münasip görülecek diğer vasıtalarla halkın ve bilhassa köylünün tenvir edilmesini ve eyi tedbirlerle bu gibi fena propagandaların tesirlerinin her halde izalesini ve halkımızın kuvvei maneviyesinin sarsılmasına ve Cümhuriyet hükümetine olan bağlılığının zayıflamasına kat’iyen imkan verilmemesini Umumi Müfettiş ve Vali arkadaşlarımdan bilhassa rica ederim.”

3. Umumi Müfettişlere ve Valiliklere yazılmıştır.

Belgeyi bir paranoyanın ürünü olarak almak mümkündür. Lakin; sürecin sonunu göz önüne aldığımızda bunları yol haritasının parçaları olarak düşünmek için yeterli sebebimiz bulunmaktadır.

4. Umumi Müfettişliğinin 8.4.1937 günlü raporundaki (19) bilgiler bir provokasyon hazırlığına işaret etmektedir. Merkez Ordusunun Kurmay subayı Hüseyin Abdullah’ın Pontus Soykırımı sürecinde bu konuda yeterli tecrübe kazanmış olduğunu biliyoruz:

Demenan mıntıkasında geçen sene açılmış bulunan nahiye ve karakoldan kocunun bazı demenan suçluları bu nahiyenin pah nahiyesiyle olan irtibatını kesmek maksadıyle Haçik suyu üzerinde yaptırdığımız ahşap köprüyü balta ile yıkmışlardır. Bunlar, kendilerine suç ortağı bulmak ve suçlu adedini artırmak için Sin mıntıkasına da birkaç tüfekli göndererek o mıntıkadaki bazı suçlularla birlikte Sin’de açılmış karakola da uzaktan tüfek sıkmışlardır. Geceleyin, gördükleri mukabele üzerine dağılmışlardır. Şimdi hakiki failler aranıyor. Köprü yapılmıştır. Demenan ileri gelenleri karakola gelerek kendilerinin bu işten haberleri olmadığını iddia ettikleri gibi suçluların bazılarının isimlerini de bildirmişlerdir. Sin mıntıkasında ikamet etmekte olan Seyit Rıza da oğlunu, Hozat ve Elaziz’de hükümete göndererek kendisinin bu işlerle alakası olmadığını ve bir alakası anlaşılırsa en ağır cezaya razı olduğunu bildirmiştir. Suçlular tetkik ve takip ediliyor. Şose ve demir yolunda çalışmak üzere amele akını başlamıştır. Her tarafta sükünet vardır…

4. Umumi Müfettiş (Hüseyin Abdullah) Alpdoğan durumu olgunlaştırmış Dersim’de düğmeye basmak üzeredir. Hayat başlıklı 28.4.1937 günlü raporunda (20) operasyonun adının hayat olması ironidir. Tıpkı geçtiğimiz yıllarda cezaevlerinde gerçekleşen Hayata Dönüş Operasyonları gibi – operasyona başlamanın uygun olduğunu bildirmektedir:

1-Dersimlilerce Kahmut ve Sin hadiselerinin umumileştirmesine çalışıldığı, Mazgirt ve Pertek köprülerinin yıkılması küçük karakolların düşürülmesinin düşünüldüğü haber alınmıştır. Bu düşüncelerin tahakkukunu önlemek için dün akşam ileri sürmek ricasında bulunduğum 17. Tümenden bir piyade taburu ile bir dağ bataryasının pek çabuk Mazgirt’e ve diğer bir taburla bir (Z.K.R.L.R.Y.A.N.I.N) Pertek’e nakillerine yüksek izinlerini ve bu tümen alaylarının ilk olarak harekete sür’atle ihzarını ve Dersim için vaktiyle düşünülmüş ve hazırlanmış tertiplerin alınmasına şimdiden başlanılmasının da muvafık olacağını arzederim.

2- Dahiliye Vekaletine, Genelkurmay Başkanlığına, Yüksek Başvekalete, Milli Müdafaa Vekaletine, Diyarbekir Korkomutanlığına arzedilmiştir.

Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, 1931 yılının Kasım ayında bölgeye yaptığı gezi sonunda verdiği raporunda Dersim’in ıslahında/medeniyete kazandırılmasında genel esaslar belirler:

“1. Dersimin ıslahı acil ve zaruridir. Tehirinde devletçe zarar vardır.
2. Islahın temini ve zararın tevkif ve izalesi ve Dersim sisteminin halli ancak:
A- Silahların toplanması,
B- Aşiret ağalarının ve aşiret ağası olabileceklerin Dersim’den uzaklaştırılması,
C- Dersim’de ve topraksız ağaların esir köylülerin mahallen veya naklen topraklandırılması.
3. Bunların tatbiki askeri bir harekete mütevakkıftır.
4. Bu harekete (1)932 senesinin ilk müsait mevsiminde başlanması.” (21)
Şükrü Kaya’nın önerdiği askeri harekat için uzun hazırlık yıllarından sonra, Bakanlar Kurulu’nun 4 Mayıs 1937 günlü Bakanlar Kurulu kararıyla (22) başlayan askeri harekat sürecinde Dersim yerle bir edilecektir.
4 Mayıs 1937 Başvekalet Kararlar Müdürlüğü Sayı: Son günlerde Tunceli’de vukua gelen hadiselere dair raporlar 4.5.1937 tarihinde Atatürk’ün ve Mareşal’ın (Fevzi Çakmak) huzurları ile tetkik ve mütalaa edilerek aşağıdaki sonuca varılmıştır:
1. Toplanan kuvvetlerle Nazımiye, Keçizeken (Aşağı Bor), Sin, Karaoğlan hattına kadar, şedit ve müessir bir taarruz hareketi ile varılacaktır.
2. Bu defa isyan etmiş olan mıntıkadaki halk toplanıp başka bir yere nakil olunacaktır. Ve bu toplanma ameliyesi de köylere baskın edilerek hem silah toplanacak, hem bu suretle elde edilenler nakledilecektir. Şimdilik (2000) kişinin nakli tertibatı hükümetçe ele alınmıştır.
Mulahaza: Sadece taarruz hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocakları daimi olarak yerinde bırakılmış olur. Bunun içindir ki, silah kullanmış olanları ve kullananları yerinde ve sonuna kadar zarar veremeyecek hale getirmek, köyleri kamilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak lüzumlu görülmüştür.
Not: Malatya’dan ve Ankara’dan gönderilen kuvvetlerin cepheye vasıl olmaları ve cephedeki kuvvetlerin ufak tefek talimleri ve istirahatları ve bundan başka Diyarbakır’dan gelecek taburun tavzifi, bütün bunlar düşünülerek bir hafta sonra yani 12 Mayısta ileri harekete başlanabileceği anlaşılmaktadır.

Not: Paraya acımaksızın içlerinden çok adam kazanıp kullanmaya çalışmak lazımdır.

Aslı gibidir İmzalar

Sonuncu Mazgirt’li Aşık Hasan Tunçeli Destanında özetler: (23)

Ne ağanın zulmü ne de seyit var,
Karınca incinse Devletim arar,
Her tarafda şenlik her taraf bahar,
Tunceli’dir artık adı Dersim’in.

Ancak gerçekler Aşık Hasan’ın dörtlüklerine uymaz. Dersim’in acısı dinmemiştir. Raporlar Dersim’in bitmeyen acılarının yıllara yayılıp günümüze uzanan özetleridir:

Dahiliye vekaletinin Faik Öztrak imzalı başbakanlığa yazdığı ve gizliliği yakın zamanda kaldırılan 2 Ağustos 1939 günlü yazıda(24) Dersim dahilinde yapılan operasyonlarla ile bilgiler yanında askeri harekata dair krokiler bulunmaktadır. 1939 yılını ikinci yarısında halen büyük çapta katliamın sürdüğünü anlıyoruz:

Tunceli Vilayeti dahilinde Kalan yasak bölgesinde 7 Temmuz 1939 tarihinden itibaren başlayan ve devam etmekte olan takip ve tarama neticesinde bugüne kadar 163 ölü, 2 yaralı, 85 diri tutulmuş ve 12 kişi de dehalet etmek suretiyle cem’an insan elde edilmiştir. Muhtelif müsademeler neticesinde 12 er şehit ve biri subay olmak üzere 27 er yaralı zayıatımız olmuştur.

Kalan yasak mıntıkasında çok sıkı bir takip ve taramalara rağmen haydutların hala mukavemet göstermelerinin sebeplerinin neye atfedildiği ve bölge dahilinde halen (kadın, erkek) daha ne kadar insan ve ne kadar silahın bulunmakta olduğunun tesbitine çalışılması hakkında 4. Umumi Mf.liğe ayrıca yazılmıştır.

Çatışmalarda ele geçirilen silahtan söz edilmemesi ilginçtir.

Dahiliye vekaletinin Başvekalete yazdığı ve gizliliği yakın zamanda kaldırılan 27 Mart 1940 günlü yazıdan (25) operasyonların hız kesmediği 1940’lara uzandığını göstermektedir. … Aşkirik’li bir şaki kısa bir müsademeden sonra silahile diri, Demanan aşireti reislerinden Kopo Hüseyin ölü tutulmuş, Kopo’nun oğlu ile kolbaşılardan Haydo Hüseyin de teslim olmuşlardır.

Dahiliye vekaletinin Başvekalete 9. 9. 1941 günlü yazısının (26) ekindeki Umumi Müfettişliğin 3 Eylül 1941 günlü ve Alpdoğan imzalı şifre raporunda yine ayrıntılı operasyon bilgileri yer almaktadır:

1. Ağustosun 31. Gecesi Tüllük kemeri mezrası civarında pusuya düşen seki hayduttan ikisi ölmüş, iki tüfenkle bir tabanca elde edilmiştir.

2. Ölenlerden birisinin Demananlılardan Bor gurupunun dehaletini senelerce men ve haydutluğa devamlarını teşvik eden Borlu Hasan, diğeri de Körabbaslılardan Kavaklı Ali Ağa’nın büyük oğlu bir çok jandarmalarımızın katili olup ihata ve baskınlarımızdan yaralı ve hatta çıplak olarak kaçıp kurtulmuş… en ileri gelen şerirlerden Seyit Hasan olduğu teşhis ve tesbit olunmuştur. Bu şerirden sonra Körabbaslı haydut kalmamıştır. Ölürken üzerindeki kağıt paraları yırtıp atan Seyit Hasan, Körabbaslıların İbrık’ı ile Altınlarını Kalan dağlarında sakladığı söylenen birisidir.

3. Pusuda hizmeti mesbuk [geçen] yardımcıların nakdi mükafatla taltifleri takip komutanlığına tebliğ edilmiştir…
Sözleri operasyonun gelecek yıllara sari olmasının yanında gönüllü milisler ile ihbar mekanizmasının hala önemli olduğu ve bu mekanizmanın hala çalıştığının yanında, bunların özendirildiği/ ödüllendirildiği mekanizmanın kısaca; geçim kapısı olduğunun ifadesidir.

*

16- BCA 30 10 111 743 17.
17- BCA 30 10 111 743 18.
18- Necmettin Sahir Sılan, Doğu Anadolu’da Toplumsal Mühendislik, Dersim- Sason (1939-1946) Tarih Vakfı Yurt Y. 2010, s 221.
19- BCA 30 10 110 740 22 (Belge arşivden geri çekilmiştir) aktaran, Resul Köse, Şükrü Kaya’nın Doğu ve Güneydoğu Gezisi ve sonuçları, <https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1940052> erişim: 3.5.2024.
20- Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938) Genel Kurmay Basımevi, 1972, s 491.
21- BCA 30 10 110 740 22 (Belge arşivden geri çekilmiştir) aktaran, Resul Köse, Şükrü Kaya’nın Doğu ve Güneydoğu Gezisi ve sonuçları, <https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1940052> erişim: 3.5.2024.
22- Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938) Genel Kurmay Basımevi, 1972, s 491.
23- Necmettin Sahir Sılan, age, s 300.
24- BCA 30 10 111 751 33.
25- BCA 30 10 111 751 34.
26- BCA 30 10 111 751 35.

NOT: Hatay depreminde yitirdiğimiz değerli Araştırmacı-Yazar ve Akademisyen Mehmet Yıldırım Bey’in şahsında Dersim Katliamı’nda yitirdiklerimize ithaftır.