Sinan Özcan

30 Temmuz 2024, Hollanda


Erving Goffman’ın “damgalanma” (stigmatisation) teorisi, bireylerin toplumsal etiketlenme süreçlerini ve bu etiketlerin bireyler üzerindeki etkilerini inceleyen bir sosyal psikoloji ve sosyoloji kavramıdır. Goffman, damgalanmanın, bireylerin toplumdaki algılarını ve bu algıların onların sosyal etkileşimlerini nasıl etkilediğini anlamaya yönelik bir çerçeve sunar.

Goffman’a göre damga, bireyin özdeşleştiği veya sahip olduğu bazı özellikler (fiziksel engeller, geçmişteki davranışlar, etnik köken vb.) nedeniyle olumsuz bir şekilde etiketlenmesi anlamına gelir. Bu damgalar, bireylerin kendilerini nasıl gördüğü ve toplumda nasıl muamele gördüğü üzerinde derin etkilere yol açar.

Teorinin ana noktaları şunlardır:

1. Stigmatize Olma Süreci:

Damgalama, sosyal gruplar veya bireyler tarafından belirli bir özelliği olan bireylere karşı olumsuz tutumların ve davranışların geliştirilmesiyle başlar. Bu süreç, toplumun normlarına ve değerlerine bağlı olarak değişebilir.

2. Stigma Türleri:

Goffman, damgayı üç ana kategoride inceler:

  • Bedensel Stigmalar: Fiziksel engeller veya görünür farklılıklar.
  • Karakter Stigmaları: Bireyin ahlaki durumu veya geçmişiyle ilgili olumsuz algılar.
  • Grup Stigmaları: Irk, etnik köken, cinsiyet, cinsellik gibi grup kimliklerinden kaynaklanan damgalar.

3. Baş Etme Stratejileri:

Damgalanan bireyler, stigma ile başa çıkmak için çeşitli stratejiler geliştirebilirler. Bu stratejiler arasında gizleme, sosyal destek arama veya damgalamayı kabullenme yer alır.

Goffman, damgalanmanın bireyin toplumsal ilişkilerini nasıl etkilediğini, kendilik algısını nasıl şekillendirdiğini ve bireylerin toplumda nasıl daha geniş bir ayrımcılığa maruz kalabileceğini vurgular. Bu teori, sosyal psikoloji ve sosyolojide önemli bir çalışma alanı açmış ve toplumsal dışlanma, ayrımcılık ve kimlik üzerine derinlemesine tartışmalara olanak sağlamıştır.

Bu bağlamda, Aleviler özelinde “Grup Stigmaları” türünü irdelemeye çalışacağız.

Öncelikle, azınlık nedir kısaca tarifini yapalım;

Azınlık, bir toplum içinde sayıca daha az olan ve belirli bir özellik, değer, inanç veya kimlik açısından farklılık gösteren grup veya bireyleri ifade eder. Bu farklılık; etnik köken, dil, din, cinsiyet, cinsel yönelim, engellilik durumu veya diğer sosyal ve kültürel faktörler gibi çeşitli unsurlardan kaynaklanabilir. Azınlıklar, toplumsal yapının içinde genellikle daha az temsil edilen veya ayrımcılığa uğrayabilen gruplar olarak tanımlanır. Azınlıklar, kendi kültürel özelliklerini ve kimliklerini korumaya çalışırken, çoğunluk grubun normlarına ve değerlerine uyum sağlamak zorunda kalabilirler.

Türkiye gibi demokratik gelişim ve çoğulcu katılım sürecini tamamlayamamış kimi devletlerde, birtakım azınlıklar kimliklerini gizlemek zorunda kalmış ya da kalmaktadırlar. Bu tür bir pratiğe/savunmaya başvurmalarının arkasında birçok sosyal, kültürel ve psikolojik faktörler yer almaktadır. Bu faktörleri şu şekilde sıralamak mümkündür:

  1. Ayrımcılık ve Dışlanma Korkusu: Azınlık gruplar, kimliklerini açığa çıkardıklarında toplumun belli kesimlerinden ayrımcılığa veya dışlanmaya maruz kalma korkusu taşırlar. Bu durum, sosyal ilişkileri olumsuz yönde etkileyip, izolasyona yol açabilir.
  2. Toplumsal Normlar ve Beklentiler: Toplumun belirli norm ve değerleri, azınlık kimliklerinin kabul görmemesine neden olabilir. Azınlıklar, bu normlardan dolayı toplumsal kabul görmek adına kimliklerini gizlemek zorunda hissedebilirler.
  3. Olumsuz Algılar ve Damgalama: Azınlık gruplar, toplumda sahip oldukları kimlikle ilgili olumsuz algılar ve damgalamalarla karşılaşabilirler. Bu durum, bireylerin kimliklerini saklama ihtiyacını artırabilir.
  4. Güvenlik Endişeleri: Bazı durumlarda, özellikle cinsiyet, etnik köken veya inanç gibi hassas konularda kimliklerini açıklamak, bireylerin fiziksel veya psikolojik açıdan zarar görme riskini artırabilir.
  5. Kültürel ve Ailevi Baskılar: Bazı azınlıklar, ailelerinin ve kendi topluluklarının beklentileri doğrultusunda hareket edebilirler. Bu da, kimliklerini gizleme ya da uyum sağlama noktasında baskı oluşturabilir.
  6. Mevcut Bilgi ve Eğitim Eksiklikleri: Toplumun azınlık kimlikleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması veya yanlış bilgilerle donanmış olması, bu kimliklerin kabul görmemesine yol açabilir. Eğitim eksikliği, önyargıların devam etmesinde önemli bir etken olarak görülebilir.

Tüm bu faktörler, kimi azınlık bireylerin kimliklerini gizlemelerine ve sosyal çevrelerinde daha kabul edilebilir bir konumda olmaya çalışmaları sonucunu doğurmaktadır.

Alevîler takiye yapıyor mu?

Bu soruyu cevaplamadan önce, takiye nedir sorusuna yanıt arayalım:

Takiye, bir kişinin inançları, kimliği veya sosyal durumu gereği maruz kalabileceği baskı ya da fiziksel veya psikolojik şiddet ve zararlardan korunmak amacıyla, bağlı olduğu inanç veya kimliği gizlemesi veya diğer (genelde başat) bir inanç veya kimliği benimsiyormuş gibi davranma hâlidir. 

Takiye, özellikle zor durumda olan veya baskı altında yaşayan topluluklar tarafından başvurulan bir stratejidir. Bununla birlikte, takiye terimi, bazı durumlarda belirli inanç grupları arasında daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin; tarihsel olarak, belirli dini inançları nedeniyle zulme uğrayan gruplar, kendi inançlarını saklamak ya da daha güvenli bir çevrede yaşamak için takiyeye başvurmuşlardır.

Bu süreç, bireylerin güvenliğini sağlamak, sosyal kabul görmek veya toplumsal baskılardan kaçınmak amacıyla kullanılabilir. Takiye, her ne kadar bir zorunluluk olarak görülse de, her durumda uygulanabilecek bir yöntem değildir ve bazı gruplar açısından etik veya dini bir tartışma konusu olabilir.

Yukarıdaki tanım ve açıklamalar ışığında, Alevilerin de zaman zaman takiyeye başvurmak zorunda kaldıklarını ifâde edebiliriz.

Alevîlerin kimliklerini gizleme noktasında başvurduğu yöntemleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Gündelik yaşamda gizlenme:
    • İsim değiştirme: Bazı Alevilerin, tipik Alevi isimlerini kullanmaktan kaçınmaları.
    • Dini sembolleri gizleme: Zülfikar kolye gibi Aleviliği simgeleyen objeleri açıkta taşımama.
    • Oruç ve bayram pratikleri: Ramazan ayında oruç tutmama durumunu gizleme.
  • İş hayatında kimlik yönetimi:
    • CV’lerde Alevi kimliğini çağrıştıracak bilgileri paylaşmama.
    • İş yerinde dini konulardan kaçınma veya çoğunluğa uyum sağlama görüntüsü verme.
  • Eğitim alanında:
    • Zorunlu din derslerinde Alevi inancını açıkça belirtmeme.
    • Okullarda mezhep konusunu gündeme getirmekten kaçınma.
  • Sosyal ilişkilerde:
    • Yeni tanışılan ortamlarda Alevi kimliğini açıklamama.
    • Karma evliliklerde eşin ailesine karşı kimliği gizleme.
  • Yerleşim tercihleri:
    • Alevi nüfusun yoğun olduğu mahalleler yerine, karma veya Sünni çoğunluklu bölgeleri tercih etme.
  • Kültürel pratiklerin değişimi:
    • Cem ritüellerini kapalı alanlarda ve gizlice gerçekleştirme.
    • Geleneksel Alevi müziği ve deyişlerini kamusal alanda söylemekten kaçınma.
  • Politik tutum:
    • Alevi haklarını savunan siyasi hareketlere açıktan destek vermeme.
    • Kimlik temelli tartışmalardan uzak durma.
  • Medya ve sosyal medya kullanımı:
    • Alevi kimliğini açığa çıkaracak paylaşımlardan kaçınma.
    • Çevrimiçi platformlarda anonim hesaplar kullanma.
  • Dini bayramlar ve özel günler:
    • Muharrem orucu gibi Alevi inanç pratiklerini gizli tutma.
    • Resmi tatillerde Sünni bayramlarını kutluyormuş gibi davranma.
  • Dilsel/söylemsel pratikler:
    • Alevilere özgü bazı deyiş ve ifadeleri kamusal alanda kullanmaktan kaçınma.

Kimlik gizleme, kısa vadede bireyleri olası ayrımcılık ve dışlanmadan korusa da, uzun vadede ciddi psikolojik ve sosyolojik sonuçlara yol açabilir. Öz-yabancılaşma, kültürel mirasın aktarılamaması, toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesi gibi olumsuz etkiler görülebilir.

Bu strateji, aynı zamanda toplumun genelinde Alevi varlığının ve kültürel çeşitliliğin görünürlüğünü azaltarak, çoğulcu bir demokrasi anlayışının gelişmesini de zora sokmaktadır.

Son yıllarda, özellikle genç nesil Aleviler arasında kimliğini daha açık yaşama eğilimi artsa da, kimlik gizleme hâlâ yaygın bir pratik olarak varlığını sürdürmektedir.

Kimliġini cesurca taşıyan ve yaşayan canlara aşk ve selâm ola…


(*) Fişlenme olarak da okuyabilirsiniz.