BÂTINÎLİK: Duyu organlarıyla algılanan nesnel varlık olmayıp, gizemsel sezgi (mânâ) ile tanrısal gerçekliğe ulaşmaktır.
***
Özellikle 9. yy’dan sonra Farabi, Hasan Sabbah, Firdevsî, Hamdân Karmat ve Babek Hurremî gibi Ehl-i Sünnet dışı akımların “hikmet ve irfan” ile geliştirdikleri felsefi bir kavram olup, Alevi “Yol” öğretisinde de yerini almıştır.
***
Son yıllarda inanç değerlerimiz üzerinden yapılan tartışma ve bölünmelerin, esas olarak inancımızdaki “Batınilik” kavraminin gözardı edilmesi veya anlaşılamamsından kaynaklandığı bir gerçektir. Oysa, “Batıni” inanç anlayışı Aleviliği diğer inançlardan, özellikle Emevi-İslam anlayışından ayıran en önemli temel direktir.

Kezâ yol önderlerimiz, pirlerimiz, aşıklarımız, ozanlarımız deyişlerde, devriyelerde bin bir kelâm eyleyerek bizlere bu konuda rehber olmuşlardır.
Örnekler:
- PİR SULTAN:
“Ay Ali’dir Gün Muhammet” derken, herkesin Arap coğrafyasinda aradığı, sorguladiğı Ali ile Muhammed’i gökte gecenin ve gündüzün aydınlığında simgeleştirmistir. Yani onlara Şii-Sûnni İslâmdan farklı bir anlam ve sıfat yüklemişlerdir.
- Onları 40’ların ceminde “bir”lemişler,
- Peygamberi rütbesiz Cem’e almışlar,
- Hakk’ın dilindeki kelâmı, kandildeki “nur”a dâhil etmişler.
- SITKI BABA:
Çatılmadan yerin göğün binasi
Muallakta iki Nur’a düş oldum (karşılaştım)
Birisi Muhammet, birisi Ali
Lahmike lahmide “Bir”e düş oldum (Bâtın âleminde onlarla “Bir” oldum )
derken yine günümüzdeki Emevi-İslâm anlayışının çok ötesinde bir anlam yüklemiştir.
- HATAYİ:
“Ben Pir’imi Hakk bilirim” diyerek, herkesin gökte aradığı “Tanrı”yı hânesine mihmân etmiş, kelâmını rehber edinmiş, Tanrıyı “Pir”inin cemâlinde kutsayarak, hiçbir inancın erişemediği, Yol’umuzu en güzel tarif eden “gizemli manayı” Alevi “Yol” inancında ve edebiyatinda aşikâr etmiştir.
- PİR SULTAN:
“Misafir kapının iç kilididir,
Ev sahibi onlarin kelbidir,
Misafir mihmandir, Mihman Ali’dir”
derken kapisina gelen bir fakiri “Ali kimliği” ile özdeşleştirerek onore edip, sofrasını paylaşmıştır.
- PERİŞAN ALİ:
“Ya Xizir,
Gözü görene her yerde hazır,
Gözü kör olana ne yapsin Xızır”
derken bize Hakk’in uzanan eli, görünmeyen yüzü olan Xızır’in sıfatsız, kimliksiz “bâtıniligini” tarif etmiştir.
- GUFRANİ:
“Bulut olup ağdığımı bilirim,
Boran ile yağdığımı bilirim,
Alti anadan doğduğumu bilirim,
Kaç ebeden, kaç soruldum, kim bilir?”
diye aktardiği bu devriyesinde bizi “zâhiri” âlemden “bâtıni” âleme götürerek mana ile “Yol” inancımızdaki “devr-i daim” öğretisini anlatmıştır.
***
Gördüğünüz gibi Yol Erenlerimizin, Ulularımızın hiçbiri kişilerin ırklarıyla, renkleriyle, coğrafyalarıyla, evlilikleriyle uğraşmadan; farklı dilde bile olsalar, kendilerinden önceki değerlerini kendi yaşam biçimiyle, inancıyla, coğrafyalarıyla özleştirerek “Yol”da ve “Dil”de birliği, toplumda bütünlüğü sağlayarak, “Yol“umuzu bugünlere taşımışlardır.
Bizler eğer anamızın, atamızın “Yol” değerlerini “bâtıni mânâ”dan koparıp, sadece “zâhiri” düşünce dünyamızla ve duyu organlarımızla ulaştığımız yüzeysel bilgi ile tarihsel ve felsefi gerçeğimizden uzaklaşarak Aleviliği sorgulamaya devam edersek, bu güzel inancımızı kurda kuşa yem etmiş oluruz.
Tercih sizin…
Aşk ile.
ALİ DERELİ
26/08/2023, Londra
Siz de fikrinizi belirtin